AÇIK – KAPALI KOMPOZİSYON

Bu yazımız ile Kompozisyon kriterlerini tamamlıyoruz… Bu yazı dizisinde anlatmaya çalıştığım hiçbir başlık bir kural değildir. Uyulmaması fotografınızın “kötü” olacağı anlamını taşımaz. Her şeyden önce fotografların makine ile değil, beyin ve duygu ile çekildiğini unutmamak gerekir. En doğru kompozisyon kriteri duyguyu en etkili şekilde aktarmanızı sağlayacak olandır. Her zaman, tüm çekimlerde / değerlendirmelerde aklımdan çıkmayan ve fotograf hayatıma yön verdiğini düşündüğüm bir cümleyi de paylaşmanın tam yeridir diye düşünüyorum: “Tüm kompozisyon kriterlerini bilirim, ama istersem bozarım …” AÇIK – KAPALI KOMPOZİSYON Fotografta kompozisyon, kapalı ve açık biçimde düzenlenebilir. Kapalı kompozisyon çerçeve içinde başlayıp biten kompozisyondur. Hiçbir hareket ya da biçim çerçeve dışında devam etmez; fotografçı, anlatmak istediği her şeyi fotograf karesinin içerisinde, izleyiciye sunar. İzleyici kendine hazır olarak sunulan bu yorumla ve anlatımla yetinmek zorundadır. Genelde pek çok fotografta kapalı kompozisyon kullanılır. Böyle düşünüce Ara GÜLER’in hemen hemen tüm fotografları KAPALI KOMPOZİSYON’dur. Her şey fotografın içinde başlar ve biter… Eğer fotografını çektiğiniz konu kadrajınız içinde başlıyor ve dışarı devam ediyorsa ya da konu, kadrajın dışında başlıyor, içinde devam ediyor ve sürüp gidiyorsa, siz de konunun tamamını değil bir bölümünü kadrajınıza dahil edebiliyorsanız bu da açık kompozisyon oluşturmaktır. Kısacası açık kompozisyon kadraj dışında devam edecek, izleyicide böyle bir etki bırakacak nitelikte […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA ÇERÇEVE ve ARKA PLAN

ÇERÇEVE KULLANIMI – ÖN PLAN Fotografçı, etrafındaki sonsuz görüntü ve açıdan kendi birikimleri, ekipmanı ve niyeti doğrultusunda bir seçme yaapr ve bir kadraj oluşturur. İzleyen göze bakacağı bir çerçeve, bir pencere çizer. Zaman zaman fotograf çerçevesinin içine izleyen gözü yönlendirmek için ikinci bir çerçeve çizilebilir. Bir yerin içinden dışarı doğru bakıyormuş gibi ya da bir şeyin arkasından ileriye doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlar, izleyen göze bakacağı konuyu daha etkili bir şekilde göstermek için tercih edilen bir yaklaşımdır. Bir yerin içinden dışarıya doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, örneğin bir kemerin içinden arka plandaki yapıya bakıyormuş gibi yapılan kadrajda, ışık ölçümü dışarıdan yapılacağı için fotografın kenar ve köşeleri daha karanlık kalır. Böylece gözün kaçabileceği alanlar örtülmüş, kapatılmış olur. Fotograf içerisinde kullanılacak alan daraldığı için daha az öge kullanılarak sade bir görüntü sağlanmış olur. Kontrast oluşturacak bir renk, ilgi çekecek bir öge de kullanılırsa fotografın anlatımı çok güçlü bir şekilde vurgulanır. Ön planda kullanılan ve bir şeyin arkasından ileriye doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, örneğin ağaç dalları arasından ilerdeki köy manzarasına bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, netlik arka plandaki manzarada olacağı ve öndeki dallar flu olacağı için bu durum, fotograftaki derinlik duygusunu destekleyecektir. Bu durum tıpkı sinemada diyalogların gösterildiği sahnelerde olduğu gibi bir etki […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA ALTIN ÇİZGİLER

Fotografta kullandığımız ögeleri kadrajın neresine yerleştireceğimiz her zaman önemli bir kriter olmuştur. Merkeze yerleştirilen ögeler çevrelerinde oluşacak alan nedeniyle boşluk duygusuna ve durağan bir fotografa neden olurken, kenar ve köşelere konan ögeler gözü fotografın dışına doğru çekecektir. Altın oran, Mısır ve Yunan sanatının tarihi içinden geçerek Rönesans’a uzanan bir kavramdır. Yapısal bir tekniğe bağlanarak sanat tarihi kuramları içindeki yerini almıştır. Orantı iki büyüklük veya bir bütünün parçası arasındaki dengedir. Bu denge geometrik ölçülere bağlanmıştır. Mimari eserlerde ve diğer görsel sanatlarda da kullanılan altın kesim kuralı bir yüzeyin zorunlu bölünmesi gerektiği durumlarda kullanılacak en iyi yöntemdir. Altın kesim kuralında bir yüzey enine ve boyuna üç eşit parçaya bölündüğünde yüzeyde çizgilerin kesiştiği dört önemli nokta ortaya çıkar. Ana öge bu noktalardan birine yerleştirildiğinde anlatım ve görsellik açısından en uygun nokta bulunmuş olur. Bu dört ana noktadan ana ögenin özelliği ve anlatımı destekleyecek en uygunu seçilerek düzenlemenin yapılması gereklidir. Bir fotografta sadece ana konunun altın kesim kuralına göre yerleştirilmesi orantının yeterli olması anlamına gelmez. Ana ögeyi destekleyen yardımcı ögeler de kendi bölmelerinde altın kesim kuralına göre yerleştirilmelidirler. Bunun yanında, ana ve yardımcı ögelerin çerçevenin tümüne oranı da önemlidir. Mümkün olduğu ölçüde fotografta ana öge karenin ortasına getirilmemeli (Özel durumlar ve grup fotograflarında bu […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA DENGE

Bir fotografta ögeler arasında aranan önemli bir görsel bir unsur da dengedir. Fotografı tam ortasından hayali bir iple astığımızı düşünelim. Fotografın herhangi bir tarafa doğru yatmaması, dengede durması gerekir. Bundan çıkacak anlam fotografın bir tarafına bir öge yerleştiriyorsanız, diğer tarafına da aynı ögeden koymalısınız değildir. Bu, fotografta tüm ögeleri aynı tarafa yığmayın, bir tarafı tamamen boş bırakmayın demektir. Fotograftaki denge kavramı, fizikteki ve matematikteki denge kavramının içeriği ve anlamı gibidir. Fizikte kaldıraç yasası olarak adlandırılan yasaya göre; bir el terazisinde ağırlık merkezinin yakınına asılan ağır bir madde ile ağırlık merkezinin uzağına karşı tarafa asılan hafif bir madde arasında ağırlık bakımından fark olmasına rağmen terazi dengede durur. Bu yasadan hareket ederek düzenlemede lekeleri renkleri, büyüklükleri ve tonları bakımından merkeze olan uzaklıklarına göre dengeye getirilebilir. Ağırlık kavramını fizik ve matematikteki anlamından farklı bir anlamda fotografçılıkta kullanılmaktadır. Fotografçılıkta ögelerin ağırlığı renk tonları ve fotografta kapladıkları alan ile ilgilidir. Fotografın merkezine eşit uzaklıkta olan ve biri fon ile uyumlu diğeri kontrast yaratan renge sahip iki ögede denge, kontrast ögenin daha baskın olarak algılanması ile bozulmuştur. İnsan, simetrik görüntülerden daha çok simetrik olmayan düzenlemeleri tercih etmektedir. Bu nedenle bir fotografta birbirine eşdeğer ağırlıkta iki ayrı yerleştirme yerine merkezden farklı uzaklıkta ve farklı ağırlıkta ögelerin kullanılması […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA KONTRAST

Uyum konusundan hemen sonra zıtlıktan ya da burada kullanacağımız haliyle kontrasttan bahsetmek daha doğru olacaktır. Kontrast, birbirine zıt, birbirlerini belirginleştiren ögeler arasındaki ilişkidir. Aydınlığın karanlıkla, siyahın beyazla, kırmızının yeşille, sıcak tonların soğuklarla, yatay çizgilerin dikeylerle olan ilişkileri, birbirlerine karşıt, aynı zamanda birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Kontrastın sağladığı en büyük yarar, farklılıklar sayesinde fotografın vurgusunu arttırmaktır. Uzun boylu bir kişinin bu özelliği, yanında kısa boylu biri ile daha güçlü vurgulanacaktır. Kontrast biçimsel ve içerik olmak üzere iki başlıkta incelenebilir. Biçimsel uyum konusunda gördüğümüz başlıklarda kontrasttan da söz etmek mümkündür. Nokta, çizgi, leke, şekil, hacim, boyut, renk ve hareket başlıklarında biçimsel kontrasttan söz edebiliriz. Farklı yönlere giden iki kişinin görüntüsü harekette kontrast oluştururken bir üçgen ile dairenin birlikte fotograflanması şekil kontrastını meydana getirir. Renkle ve tonlarla da kontrast elde edilebilir. Burada birbirine zıt renklerin kullanılması en belirgin kontrasttı verirken, ara tonların ve renklerin kullanılması dereceli bir kontrast oluşmasını sağlar. Özellikle sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması fotografa ayrı bir anlam katar. Aşırı kontrast fotograftaki lekelerin belirginleştirilmesinden ziyade konunun ve ilginin bölünmesine ve dağılmasına yol açacağı unutulmamalıdır. 1.Biçimsel Kontrast: Temel tasarımın bütün ögeleri için kullanılabilir. Nokta, çizgi, leke vs. a) Nokta: Fotografta noktalama etkisi doku ögesi ile kendini gösterir. Düz parlak yüzeylerin yanında dokulu yüzeylerin […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA UYUM

Fotograf çerçevesindeki unsurların, büyüklüğü, biçimi, hareketi (doğrultu ve yön), ton değerleri ve renklerin gösterdiği benzerliktir ve bu anlatıma güç katar. Uyumla ritim arasında ne fark var diye bakarsak; ritimde birinci koşul öğelerin eşdeğer olmasıdır. Öğelerin birbirlerinin aynısı (büyüklük, renk, biçim vb yönlerden) olması gerekmektedir. Uyumda ise öğelerin benzerliği yeterlidir. Ritimde öğeler arası mesafe eşit ya da belli bir düzende olmalıdır. Uyumda ise öğelerin boyutu ve aralığı konusunda ritimdeki gibi eşitlik aranmaz. Sadece öğelerin uygunluğa, birbirine yakışan veya çağrıştıran öğelerin beraberliğine bakılır. Örneğin Kapadokya’nın tipik kıvrımlı arazisinde bir fotograf çeksek; belki hiçbir kıvrım diğerinin aynısı olmayacak ama benzer ve uyumlu olacaklardır. Kısacası yan yana bulunan birden çok öğenin tekil hallerine göre daha güçlü etki yapması halidir. Bazen ritim ve uyum birlikte kullanılabilir. Hareket eden öğelerin aynı tarafa yönelmesi ya da duran nesnelerin aynı tarafa yönelişi, bir grup insanın aynı yöne bakmaları gibi, biçimsel bir ritim ile birlikte hareketteki uyumu sağlar. Fotografta uyum birkaç şekilde kullanılabilir : Biçimsel uyum: Küçüklü büyüklü benzer biçimlerin arasında biçim uyumu söz konusudur. Yuvarlak biçimlerin yuvarlak biçimlerle gösterdiği uyumdur. Aynı şey köşeli ya da sivri biçimler arasında da söz konusudur. Mimari fotograflarda sıklıkla karşılaşılan bir uyumdur. Camilerdeki ana kubbenin etrafındaki küçük kubbeler buna en güzel örneklerden biridir. […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA RİTİM VE DOKU

RİTİM Bir cismin tekrarlanan görüntüsü ya da peş peşe benzer elemanlar dizisi, aynı elemanların tekil görüntülerinden daha etkileyicidir. Belli bir düzene göre tekrarlama, sayısal değerinden fazla bir zenginlik ifade eder. Ritmi oluşturan ögelerin düzenli tekrarı, düzensiz tekrarından daha güçlü etki yaratır. Örneğin yoldaki telefon direkleri, yol çizgileri, dizi dizi ağaç kümeleri … Birbirlerine paralel, dikeylerin veya yatayların tekrarı, birer ritmik durum oluştururlar. Bu en ilkel ritim biçimidir. Bunlarda aralar genellikle birbirine eşittir. Yani, ritimde ögeler aynı zaman boyutu ile birbirleriyle ilişkiler kurar ve ritmik sonucu oluştururlar. Çünkü, motif aktif öge, aralar pasif öge olarak bir hareket ortaya çıkar. Bu hareketin tekrarı da ritmi sağlar. DOKU Doku bir maddenin doğal yapısının yüzeydeki görünüşüdür. Yerinde ve gerekli bir tarzda kullanılırsa doku, fotografa duygusallık verir. Doğada her şey bir doku elemanı ile yüklüdür. Sürülü tarlalar, kumsal, kalabalık insan grupları, evler çatılar, dalgalar gibi. Çevremizdeki objelerin dokularına bakarsak; bazıları daha belirgindir. Örneğin bir sepetin veya parke döşeli sokağın dokusu çok belirgindir. Bu objelerin fotografları çekildiğinde bu dokular az veya çok fotografa yansır. Ama belli belirsiz zayıf bir doku kayba uğrayabilir. Karlı bir yüzeyde veya hafifçe pürüzlü bir duvarda olduğu gibi, bu nazik ve kritik dokuları etkili bir biçimde kaydedebilmek için bazı koşullar gerekir. Bunlar […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA GRAFİK

İnsan doğası önce geneli algılar, sonra ayrıntıya yönelir. Bu nedenle karmaşık ve çok ögeyi bünyesinde taşıyan bir konunun fotografını çekerken konunun çeşitli geometrik formlara dönüştürülmesi mesajın daha kolay anlaşılır olmasını sağlar. Bazen çok sayıdaki ögeyi birlikte fotograflamak zorunda kalabiliriz. Bu durumda çoklu görüntüyü bir geometrik şekle dönüştürerek tekile indirgemek mümkündür. Bir koyun sürüsünün (S) veya (Z) şekline gelmesini beklemek veya ağaca konmuş kuşları bir geometrik forma dönüştükleri zaman fotograflamak görüntünün belirginleşmesini ve sadeleşmesini sağlar. Fotograf karmaşık olabilir, ama fotografçının seçtiği ögelerin uyumlu birlikteliği, bu görüntünün anlaşılmasına, varsa mesajın iletilmesine katkıda bulunur. Seçilen kompozisyon içindeki objeler, görünür ya da görünmez bir iskelet etrafında biçimlenirse, fotograf hemen kendisinden söz ettirecektir. “S, X, /, T, +, Z, N, L” gibi çizgiler ile “üçgen, dörtgen veya daire” gibi şekiller, kompozisyonda en çok kullanılan grafik şekillerdir. Grafik şekillerin yararı, fotografı anlaşılır yapmasıdır. Mutlaka her fotografa bir grafik şekil yakıştırmak gerekmeyebilir. Ama sistemli bir düzenlemede çoğunlukla bir grafik şekil vardır. Denenmiş ve görülmüştür ki iki ya da üç boyutlu her türlü düzenlemenin yapısal kurgusu basit geometrik biçimlere dayanıyorsa etkisi artmaktadır. Fotograf alanında biz de bu olanaktan yararlanıyoruz. Düzenleme, rahat algılanabilir bir şema ile yapıldığında, izleyicinin daha önce beyninde oluşmuş olan tanıdık bir şekilden dolayı, o fotograf […]
Read More ›

KOMPOZİSYONDA UYGUN AN – KRİTİK AN

Başarılı birçok fotografta hissedilir ki deklanşöre “özel” bir anda basılmıştır. Ancak bu özel an günlük yaşam içerisinde neredeyse her an “yakalanabilecek” bir olgudur. Özellikle başlangıçta yakalama eylemi zor gibi gelse de sabırlı olmak gereklidir. İnsan yüzünde aniden oluşacak bir ifadeyi, birden patlayacak bir kahkahayı ya da tüttürülen bir sigaranın dumanını yakalamak için oluşabilecek hareketleri önceden sezmeniz gerekir. Beklediğiniz bir hareketin, durumun gerçekleşmesini takip etmekte zorlanmak olağan bir durumdur. Ancak sabırlı olmayı bir disiplin haline getirmemiz gerektiği de bir gerçektir. Deklanşöre basma pratiğinin geliştirilmesinden önce konuları, olayları izlemenin ve olayların gelişiminin doğru anlaşılmasının gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle özellikle hareketli konuların yakalanması gibi bir başlık söz konusu olduğunda elimizde makine dahi olmadan yapılacak gözlemin, olayları izlemenin çok önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Gerçekleşen olayı en doğru şekliyle öğrendiğimizde başkalarına anlatma şansımız olacaktır. Bu izleme bize gerçekleşen hareketin en doğru anını, Uygun Anını öğrenme şansı da verecektir. Çünkü her hareketin saptanacağı uygun an farklıdır. Yüz metre koşucuların start çizgisinden fırlayışları hareketin başlangıcıdır. Oduncunun havada inmek üzere olan baltası hareketin ortasıdır. Dalgaların kayalara çarpıp dönüş anı ise hareketin sonudur. Belli bir bakış yönüne, uzaklığına, yüksekliğine karar verdikten sonra dahi sürekli hareketli olan bir dünyayı fotografladığımızı göz önüne alırsak, her saniye karşımıza farklı bir fotograf […]
Read More ›

KOMPOZİSYON’DA YÖN-UZAKLIK-YÜKSEKLİK

Bugünkü yazımız etkili bir kompozisyon oluşturmak için çekeceği konuyla karşılaşan fotografçının vermesi gereken üç önemli karar ile ilgili: Konuya Bakış Yönü – Bakış Uzaklığı ve Bakış Yüksekliği YÖN – UZAKLIK – YÜKSEKLİK Fotograflamak istediğimiz bir konuyu ilk gördüğümüz anda makineyi kaldırıp deklanşöre basarak kaydetmek çok kolaydır. Ama aynı konumda bulunan başka herhangi biri de aynı fotografı çekebilecektir. Bir konunun sadece bir tek bakış açısı olmadığını bilerek konuya farklı açılardan da bakmak önemlidir. Nitekim göz hizasından çekilen fotograf her zaman doğru fotograf olmayabilir. Fotografçı, konusu için kendine özel, konuyu daha vurucu hale getiren, çarpıcı bir nokta aramalıdır. Sıradanın dışında, farklı bir açıdan çekilen bir fotograf en olağan görüntüyü sihirli bir değnek değmişçesine değiştirebilir. Gerçekte fotografçının farklı bir açı, farklı bir bakış noktası keşfetmesi de çok zor değildir. Fotograf eğer anlık bir çekim gerektirmiyorsa, bir “o an” fotografı değilse, derhal makineye sarılarak peş peşe fotograflar çekmek yerine içinde bulunduğunuz mekana, çevrenize, olaya alışmak için biraz “zaman kaybedin”. Fotografını çekeceğiniz konuyu bir süre sadece “izleyici” olarak takip etmek hem olayı daha iyi anlamınızı hem de farklı açılarını keşfetmenizi sağlayacaktır. Bazen aşağıdan hiçbir özelliği olmayan görüntüler, yüksek yerlerden bambaşka perspektifler, çok daha etkileyici kadrajlar sağlayabilir. Bunu da ancak o olayı bir süre izlediğinizde keşfedebilirsiniz. […]
Read More ›