Kompozisyon Kriterleri – 1: Belirginlik

Şimdi etkili bir fotograf çekmek için dikkat etmemiz gereken, özellikle başlangıç aşamasında, fotograf yolculuğunda kendi yolumuzu çizmeden, tarzımızı kazanmadan önce uygulayabileceğimiz bazı kompozisyon kriterlerinden söz etmekte fayda var. Burada üzerinde duracağımız kriterlerin hiçbiri bir kural değildir. Fotografınızın taşıdığı ve aktarmaya çalıştığı duyguya göre değişebilir, yıkılabilir kriterlerdir. Eğitmenlik yaptığım derslerde her zaman verdiğim bir örneği burada da tekrarlamak isterim: Altın Kesim kriterinin bir alt başlığı olan Gidiş – Bakış Boşluğu kriterine göre “fotografın içinde bir tarafa doğru gidiş ya da bakış varsa, önde kalan bölüm arkada kalan bölümün 2 katı olmalıdır”. Ancak eski bir evin penceresinden bakan gözü yaşlı bir kadın ve fotografın bir köşesinden dışarı doğru yürüyen bir adamın olduğu bir fotograf hayal edelim. Adam kompozisyon kriterinin tam tersini yapıyor durumdadır. Ancak fotograf, üzerine sayfalar dolusu yazı yazdıracak kadar yoğun duygular taşıyor olabilir.

Eğer kriteri bir kural, olmazsa olmaz bir nokta kabul edersek bu hayal ettiğimiz fotografı hemen çöpe atmamız gerekecektir. Oysaki en başta da bahsettiğim gibi fotograf makine ile değil, beyin ve duygu ile çekilir ve en doğru kompozisyon kriteri duyguyu en etkili şekilde aktarmanızı sağlayacak olandır.

Yine de bozacağımız, karşı çıkacağımız, değiştireceğimiz, esneteceğimiz tüm bu kriterleri incelemekte fayda var.

BELİRGİNLİK

Kompozisyon kriterleri içerisinde her zaman ilk sıraya konulan başlık Belirginlik olmuştur. Hatta pek çok diğer kriteri bu başlığı daha açık hale getirmek için düşündüğümüz, kullandığımız da bir gerçektir. Öyleyse biz de öyle yapalım ve ilk kriter olarak Belirginlikten başlayalım.

Her ne kadar fotograf, doğada var olan biçimleri (ögeleri) olduğu gibi film / sensör üzerine yansıtan ve burada yeniden yapılandıran bir özelliğe sahip olsa da, üç boyutlu olarak bir zaman sürecinde algıladığımız evreni iki boyutlu bir düzleme bir anda (bazen saniyenin binde birinde) saptamaktadır. Bir konuyu, iki boyutlu bir düzlem üzerine bir anda (saniyenin kesirlerinde) saptamak, mesajın içeriğinin kavranmasını zorlaştırır. Dolayısıyla Belirginlik, fotografın mesajını en okunaklı biçimde ortaya koymasıdır.

Fotografın mesajı izleyicilerce, belli bir esneme payı olsa da doğru anlaşılmalıdır. Bu esneme herkesin çok zıt şeyler anlamasına kadar gidiyorsa ortada yeterli belirginlik yok demektir. Çekilen her fotografın fotografçı tarafından kurulan bir cümle olduğunu kabul edersek, fotograf bir iletişim aracıdır. Belirginlik, fotografçının kurduğu cümlenin, niyetlenilen anlamı ile izleyiciler tarafından anlaşılması durumudur. Aksi halde sağlıklı bir iletişimden söz edilemez.

Belirginlik her zaman fotografçılıkta eksikliği duyulan başlık olmuştur. Fotografın ister iletişim aracı olarak kullanılsın isterse kişinin kendini ifade aracı olarak algılansın, elbette anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Her çekimden önce fotografçı kendisine iki önemli soruyu sormalıdır: Bu neyin fotografı? Bu fotograf neyi anlatıyor? Fotografın amacı belirginliğin dozunu da etkileyecektir. Didaktik niyetlerle çekilen bir fotograftan söz ediyorsak, örneğin aşı kampanyasını anlatan afişte yer alan fotografta belirginlik en üst seviyede olmalı ve herkes tarafından aynı şekilde anlaşılmalıdır: aşı iyi bir şeydir, yaptırmak lazım. Bunun yanında duygu ve düşünceleri anlatan fotograflarda belirginlik dozu daha yoruma açık olabilir. Örneğin yalnızlığı anlatan bir fotografta herkes farklı yorum yapabilir, yalnızlık iyi bir şey ya da yalnızlık ne kötü gibi, ancak herkes konunun yalnızlık olduğunu anlayacaktır. Her koşulda fotografçının anlatmak istediği ile izleyicinin anladığı arasındaki fark ne kadar az olursa fotograftaki belirginlikten o kadar çok olumlu olarak söz etmek mümkün olacaktır.

Fotografçı herhangi bir konu ile karşılaştığında ilk olarak konuyu ve anlatacağı duyguyu, düşünceyi belirler. Buna bağlı olarak anlatımı için gerekli ögeleri seçer, gereksiz ögeleri ayıklamakla işe başlar. Daha sonra bu istediği, düşündüğü, bir anlamda beyninde çekip bitirdiği fotografı oluşturmak için hangi mesafeden, hangi yönden, hangi yükseklikten bakacağına karar verir. Bu karara göre ışığı kontrol eder, konuyu en iyi vurgulayacak objektifi seçer ve son olarak da “en uygun anda” deklanşöre basarak görüntüyü kaydeder. İlk bakışta kolay gibi görünen bu sıralama, çoğu zaman dikkat edilmediği, uygulanmadığı için çoğu fotograf fotografçının hatalı yaklaşımı nedeniyle etkili olamaz.

Ne anlatmak istediğini iyi anlatamayan (kısacası yeterince belirgin olmayan) bir fotograf, her izleyicide farklı duygu ve düşünceler uyandırır. Bu durum ise izleyiciye aynı duygu ve düşünceleri yansıtmaya yarayan fotografın en güçlü iletişim aracı olma özelliğini kaybettirir.

Bir sonraki yazı BELİRGİNLİK başlığını daha detaylı açıklamamızı sağlayacak. Belirginliği oluşturan alt faktörleri inceleyeceğiz…

Leave a Comment!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir