KOMPOZİSYONDA GRAFİK

İnsan doğası önce geneli algılar, sonra ayrıntıya yönelir. Bu nedenle karmaşık ve çok ögeyi bünyesinde taşıyan bir konunun fotografını çekerken konunun çeşitli geometrik formlara dönüştürülmesi mesajın daha kolay anlaşılır olmasını sağlar. Bazen çok sayıdaki ögeyi birlikte fotograflamak zorunda kalabiliriz. Bu durumda çoklu görüntüyü bir geometrik şekle dönüştürerek tekile indirgemek mümkündür. Bir koyun sürüsünün (S) veya (Z) şekline gelmesini beklemek veya ağaca konmuş kuşları bir geometrik forma dönüştükleri zaman fotograflamak görüntünün belirginleşmesini ve sadeleşmesini sağlar.

Fotograf karmaşık olabilir, ama fotografçının seçtiği ögelerin uyumlu birlikteliği, bu görüntünün anlaşılmasına, varsa mesajın iletilmesine katkıda bulunur. Seçilen kompozisyon içindeki objeler, görünür ya da görünmez bir iskelet etrafında biçimlenirse, fotograf hemen kendisinden söz ettirecektir. “S, X, /, T, +, Z, N, L” gibi çizgiler ile “üçgen, dörtgen veya daire” gibi şekiller, kompozisyonda en çok kullanılan grafik şekillerdir. Grafik şekillerin yararı, fotografı anlaşılır yapmasıdır. Mutlaka her fotografa bir grafik şekil yakıştırmak gerekmeyebilir. Ama sistemli bir düzenlemede çoğunlukla bir grafik şekil vardır. Denenmiş ve görülmüştür ki iki ya da üç boyutlu her türlü düzenlemenin yapısal kurgusu basit geometrik biçimlere dayanıyorsa etkisi artmaktadır. Fotograf alanında biz de bu olanaktan yararlanıyoruz.

Düzenleme, rahat algılanabilir bir şema ile yapıldığında, izleyicinin daha önce beyninde oluşmuş olan tanıdık bir şekilden dolayı, o fotograf karesi ile daha çabuk diyalog kurulur. Fotografın bir iletişim aracı olması gerçeği, “anlaşılır bir üretim” olmasını zorunlu kılar.

Kompozisyonda şema arayışı elde edilen görüntünün düzeni içindir. Şemaya bağlı böyle bir düzen bazen yollarda, akarsularda “S” biçiminde hazır olarak karşımız çıkar; bunları kullanırız. Bazen de hareketli objelerin belli bir geometrik biçim almasını bekleriz.

Fotografik kompozisyonda çizgi, bütün resimlerde olduğu gibi temeldir. Çizgiler fotografta ilgi çekici ve anlatıcı bir şekilde düzenlenmelidir. Ana çizgiler kırılmış olabilir; fakat göz, genel yönlerini fark edebilmelidir.

Bir kompozisyondaki çizgilerin şekli fotografın ruhunu etkiler. İnsancıl felsefeye uygun olarak oval, kadınlığı ve yumuşaklığı; dikey bir S, canlılığı; sertlik ve köşelilik, kuvveti gösterir. Yatay bir düz çizgi rahatlık ve sakinlik duygusunu, buna karşılık bir köşegen bir çizgi, kuvvet ve yön duygusunu verir.

Görsel elemanlara bakarsak:

Nokta, çizgi, çizgilerin birleşmesinden doğan açılar, çokgenler, eğrilerin doğurduğu paraboller, serbest şekiller; yüzeyler, yüzeyleri kaplayan dokular, renkler; hacimler; küreler, canlı ve cansız hacimler; hareketli ve hareketsiz şekiller, dağlar, taşlar, binalar, bitkiler, hayvanlar, insanlar bizim görsel elemanlarımızdır. Her birinin uyandırdığı farklı bir duygu ve farklı bir anlam vardır.

Görsel elemanların uyandırdığı duygulara bir göz atmak istersek;

Üçgen:
Bir temel üstüne kurulu olup, gitgide daralan ve sonunda birleşen şekil, sağlamlığın, oturmanın, durulmanın sembolü bilinmiştir. Sonsuzluğun, ölümsüzlüğün sembolü bilinen Mısır piramitleri birer üçgendir. Kompozisyonda en kolay uygulanabilen kompozisyonlardan biri üçgen kompozisyondur.

Üçgen kompozisyonun başarılı olabilmesi için tek şartı kenarlardan birinin fotograf çerçevesinin kenarlarından birine paralel olmasıdır. Üçgen yukarıyı gösteren bir ok gibi duruyorsa stabiliteyi, oturmuşluğu simgeler. Ters duruyorsa her an devrilebilir hissini uyandırır.

Daire:
Düzgün, devamlı hareket, ilginin devamı, bütünlük, önem ifade ederler. Sonsuzluk sembolüdürler. Daire kompozisyonda ögeler arasında eşitlik ve birlik vurgulanır. Kubbe fotograflarında sıklıkla karşılaşılan form dairedir. Fotografımızda daire formunu kullanırken formun kesilmemesine, bütün olarak kadrajımızda yer almasına dikkat etmekte fayda vardır.

Eğriler:
Güzellik, dinamizm, hareket duygusu verir, uzaklara götürürler. Eğri çizgilerin eğrilikleri artıkça, dinamizm ve hareket duygusunu da beraberinde artırır. Eğri çizgilerin egemen oldukları herhangi bir alana bakan göz, yaşamın, sevginin ve kaynaşma duygularının etkisinde kalır. Bir çizgi ne kadar eğilip bükülürse tıpkı deniz dalgaları gibi canlılık duygusunu da o kadar artırır. Kompozisyonda gençliği, akışı hareketi anlatmak için belki de en iyi şekil “S” şeklidir. Bir nehrin akışına, yolun gidişine derinlik katmak için “S” şeklinden yararlanabiliriz. Dikkat edilmesi gereken şey “S” hareketinin birden bitmemesi ve eğrinin çerçeveden taşmamasıdır. Fotografın bir köşesinden başlayıp diğer köşesine devam eden eğri güçlü bir anlatım sağlayabilir.

Dikey çizgi:
Soyluluk, önem, sağlamlık ifade ederler. Yükselen dikey hareketler, hırs, zafer, konudan ve ağırlıktan kurtulmak gibi hareketleri çağrıştırır, örneğin mumdan tüten duman veya yükselen bir mermi gibi. Aşağı doğru inen bir hareket; ağırlığı, tehlikeyi, çarpma gücünü çağrıştırır. Toprak üstünden yukarıya, gökyüzüne doğru yükselen çizgiler, canlılık duygusunu uyandırır.

Örneğin ağaç filizleri toprak üstünden gökyüzüne yönelmek ister veya insanlar sevincini belirtmek için kollarını havaya kaldırır. Tam tersi toprak üstünden aşağıya toprak içlerine düşen çizgiler bitkinlik, cansızlık, ölümlülük duygusunu uyandırır.

Yatay çizgi:
Durgunluk, dinlenme, barış, genişlik ifade ederler. Yatay ve dikey çizgilerin kesiştiği nokta gözün ilgi merkezini oluşturur. Dengeli kullanılmış bir artı fotografı güçlendirebilir.

Perspektif çizgi:
Umut, hareket, ilham duygusunu uyandırır. Işınlar ve birleşen çizgiler fotografa derinlik hissi katar. Çizgilerin birleştiği nokta enerji ve yaratma kaynağı olarak algılanır. Geniş açılı objektifler ile bu duygu daha güçlü olarak ifade edilir.

Diyagonal çizgi:
Güçlü hareketi, heyecanı ifade eder, dikkat çekerler. Fotografta diyagonal çizgiler yön belirtmek için kullanılır. Köşegen bir hareket en dramatik etki verir, çünkü aynı zamanda en belirgin harekettir. Köşegen hareketler çelişen güçleri ve gerilimleri, gücü, güç zoruyla gelmekte olan engelleri çağrıştırır. Görüntülemek istediğimiz konuyu bir çarpı iskeleti üzerinde sabitleştirebiliriz. Bu anlatımımızda bir dinamizm sağlar. Böyle bir düzenlemede çarpının kesişme noktası karenin tam ortasına gelmemeli, bu durumda yaratılan tüm hareket duygusunu kaybedebiliriz.

Bir sonraki yazımız RİTİM ve DOKU hakkında olacak…

Leave a Comment!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir