Bugünkü yazımız etkili bir kompozisyon oluşturmak için çekeceği konuyla karşılaşan fotografçının vermesi gereken üç önemli karar ile ilgili: Konuya Bakış Yönü – Bakış Uzaklığı ve Bakış Yüksekliği
YÖN – UZAKLIK – YÜKSEKLİK
Fotograflamak istediğimiz bir konuyu ilk gördüğümüz anda makineyi kaldırıp deklanşöre basarak kaydetmek çok kolaydır. Ama aynı konumda bulunan başka herhangi biri de aynı fotografı çekebilecektir. Bir konunun sadece bir tek bakış açısı olmadığını bilerek konuya farklı açılardan da bakmak önemlidir. Nitekim göz hizasından çekilen fotograf her zaman doğru fotograf olmayabilir. Fotografçı, konusu için kendine özel, konuyu daha vurucu hale getiren, çarpıcı bir nokta aramalıdır.
Sıradanın dışında, farklı bir açıdan çekilen bir fotograf en olağan görüntüyü sihirli bir değnek değmişçesine değiştirebilir. Gerçekte fotografçının farklı bir açı, farklı bir bakış noktası keşfetmesi de çok zor değildir. Fotograf eğer anlık bir çekim gerektirmiyorsa, bir “o an” fotografı değilse, derhal makineye sarılarak peş peşe fotograflar çekmek yerine içinde bulunduğunuz mekana, çevrenize, olaya alışmak için biraz “zaman kaybedin”. Fotografını çekeceğiniz konuyu bir süre sadece “izleyici” olarak takip etmek hem olayı daha iyi anlamınızı hem de farklı açılarını keşfetmenizi sağlayacaktır. Bazen aşağıdan hiçbir özelliği olmayan görüntüler, yüksek yerlerden bambaşka perspektifler, çok daha etkileyici kadrajlar sağlayabilir. Bunu da ancak o olayı bir süre izlediğinizde keşfedebilirsiniz. Yere yakın açılardan fotograf çekimlerinin yapılması da (frog eye) denenmesi gereken açılardan bir diğeri. Bu tür çekimlerde baş hizasındayken gözden kaçacak birçok detay algılanabilir. Örneğin yürüyen veya dans eden insanların ayaklarının hareketleri gibi…
Etkili bir anlatım için farklı bakış açılarını deneme – yanılma ile bulmaya çalışmak her zaman uygulanabilir bir yöntem değildir. Olası tüm açıları ve yükseklikleri denemeye kalkışmak hem çok zaman kaybettirecek hem daha fazla yorgunluğa neden olacak hem de konunun bu süre içerisinde değişme riskini de taşıyacaktır. Bu nedenle en doğru yöntem durumu iyi analiz etmek, ışığın ve çevrenin durumuna bağlı olarak elinizdeki ekipmanı da hesaba katarak uygun bir çekim noktasını belirlemektir. Bu yetenek, gerçekten kazanılan deneyimlerin sonucudur. Burada deneyimin iki yönde gelişmesi gerektiğini belirtmeliyim. Herhangi bir konu karşısına geçtiğinde fotografçının iki yönden hazır olması esastır. İlk hazır olma teknik yöndendir; elindeki ekipmana, ışığa (aydınlatma, ölçüm vb), çekim tekniğine ve kompozisyona hakim olmaktan geçer. Bol pratik bu hakimiyeti arttıracaktır. İkinci hazır olma ise içerik ve anlatım yönündedir ve ancak görsel birikimin artması ile kazanılır. Bu nedenle başka fotografçıların çalışmalarını izlemek önemlidir. Konu karşısına geçtiğinizde başka fotografçıların yüzlerce fotografını hatırlamak konuya bakabileceğiniz açıları düşünmenizde çok yardımcı olacaktır. Bu nedenle kitap, dergi, albüm, internet gibi kaynaklardan sıkça ve disiplinli bir şekilde yararlanmak gerekir.
Sonuç olarak; fotograf çekerken yapılacak şey önce konunun etrafında dolaşıp (fiziksel olarak ya da sadece düşünce ile) her yönden bakarak uygun bakış açısını, çekim noktasını bulmaktır. Yatay düzlemde uygun bulunan yeri elde bir sayıp, bir de konuya değişik yüksekliklerden ve uzaklıklardan bakınca anlatımın gücünde önemli değişiklikler olacaktır.
Uygun bakış açısı, bizim kompozisyona açılan penceremizdir.
Bakış Yönü:
Konunun etrafında dolaşırken seçeceğimiz bakış yönü formların en okunaklı göründüğü ya da olayın en etkili olarak okunabildiği yön olmalıdır. Örneğin bir küpün tek yüzüne dik olarak bakarsanız bir kare görürsünüz. Köşegen istikametinden hafifçe üstten bakıldığında küp olduğu anlaşılır.
İnsan fotograflarında çektiğiniz kişinin ifadesi, tavrı önemliyse ya da kim olduğunu göstermek istiyorsanız bakış yönünüz ÖN’den olmalıdır. Ancak kişinin kim olduğu değil de ne yaptığı ya da nasıl yaptığı önemliyse bu durumda bakış açınız YAN’dan ya da ARKA’dan olabilir. Elbette bu durum anlatacağınız konunun en doğru hangi yönden en etkili olarak anlatılacağına bağlıdır.
Bakış Uzaklığı:
Konuya hangi mesafeden bakacağımız iki açıdan önemlidir. Bunlardan birincisi konuya olan uzaklığımıza bağlı olarak kadrajımıza girecek olan öge sayısının değişmesidir. Bu, fotografımızla söylediğimiz sözün, kurduğumuz cümlenin içindeki kelime sayısını değiştirecektir. Dolayısıyla da anlattığımız konu da değişebilir.
İkinci nokta ise uzaklığa bağlı olarak perspektifin de değişecek olmasıdır. Çünkü belli bir açıyla birden fazla ögeye baktığımızda bize yakın olan öge uzak olandan daha büyük görünecektir. Bunun tersi yapılıp konudan uzaklaşılırsa yakın ve uzaktaki ögelerin boyut oranları normalleşecek ve gerçek oranlarına dönecektir. Tıpkı minyatürlerdeki gibi perspektif zayıflayacaktır.
Fotografçı, anlatım için hangi mesafe uygunsa o perspektifi verecek bakış uzaklığını seçer. Aynı zamanda konu çerçeveyi yeterince doldurmalıdır. Örneğin normal objektifle 100 metre uzaktan çekilen oyun oynayan çocukların ne yaptıklarını anlamak zordur; daha yakın, daha dolu bir kadraj yapılması gerekmektedir.
Bakış Yüksekliği:
Bakış açısının yüksekliği fotograf üzerinde birçok farklı etki yaratabilir. İlk olarak konunun daha belirgin daha anlaşılır daha vurgulu olmasını sağlayacaktır. Yuvarlak masa etrafında yemek yiyen adamlar fotografında masanın yuvarlak olduğunu gösteren değişken yüksekliktir.
Aşağıdan yukarıya doğru bakıldığında objeler daha görkemli görünür. Bu çekimlerde objektife yakın olan noktalar çok büyük görünürken yukarıya doğru hızla küçülme gözlenir. Özellikle mimari çekimlerde binalar fazlaca yamulur, distorsiyon artar.
Bu durumun tam tersi de konunun tepeden çekilmesidir. Bu tip bir bakış yüksekliğinde ufuk çizgisi görünmez ve yeryüzü fon haline gelir. Çocuklara ya da evcil hayvanlara bu yükseklikten bakıldığında küçüklük vurgulanır, fotografta bir acıma duygusu yaratılır. Güneş ışığının yatık geldiği saatlerde (sabah ve akşamüzeri) sokaktaki insanların fotografı yüksek bir noktadan çekilebilir. Bu durumda insanların uzun gölgeleri daha belirgin bir şekilde öne çıkacak ve yarattığı kontrast ile daha kolay algılanabilecektir.
Bir sonraki yazımız Uygun An – Kritik An başlığında olacak…