Fotograf görüp gösterme sanatıdır. Gördüğümüz dünyayı teknikten de yararlanarak fotografik bir anlatım diliyle tekrar sunmamızdır. Bu sunumu yaparken de sıradanın ötesinde, etkileyici görüntüler oluşturmak pek çok fotograf gönüllüsünün temel amacıdır. Bu çalışmaları yaparken teknik yönden hazırlıklı olmak, görsel birikimin farklı çalışmalarla zenginleştirilmiş olması ve bol tekrarla bu birikimlerin hayata geçirlmesi önemlidir. Kendisini bu yönlerden geliştiren fotograf gönüllülerinin karşılaştıkları konulardan etkili fotograflar elde etmeleri çok daha hızlı ve kolay bir süreçtir. Atatürk Arboretum’u İstanbul’daki fotograf gönüllülerinin amatör ve profesyonel çekim çalışmaları için sıklıkla ziyaret ettiği bir yerdir. Bir Pazar günü kısa bir yürüyüş ve fotograf çalışması için gittiğim arboretumda havanın kapalı olması sebebiyle fotograf çekimi için uygun bir ışık koşulu bulunmuyordu. İlk fotograf ortamdaki ışık ve renk durumunu gösteren karedir. Işığın etkili olmadığı durumlarda renkli fotograf çalışmaları yerine siyah beyaz tercihi gri tonlarla konuyu anlatmak daha güçlü bir atmosfer sağlayabileceği için makinemde bulunan ART / DRAMATİK / SİYAH BEYAZ seçeneğiyle ikinci kareyi çektim. Bu karede ilk fotografa oranla daha güçlü bir atmosfer oluştu. Aynı görüntüyü ND (Neutral Density – Yoğunluk) filtresi ve polarize filtreyi üst üste kullanarak ışığı toplam 12 stop kırmak mümkün oldu. Böylece 1/250 enstantane ve 11 diyafram olan ışığı 20 saniye ve 11 diyafram olarak kullanmış oldum. Uzun […]
Read More ›
İnsan ve portre fotograflarında önemli olan fotografını çektiğimiz kişinin güzelliği ya da çirkinliği değildir. Çünkü güzellik ya da çirkinlik hayatımızda o kadar önemli değildir. Biz insanları anlatırken güzellik ya da çirkinliklerinden önce birçok farklı özelliklerini dile getiririz. Bu nedenle de insan ve portre fotograflarında önemli olan fotografını çektiğimiz kişinin duygu, düşünce, ifade, tavır, kimlik ve kişiliklerinin doğru aktarılmasıdır. Bunun olabilmesi için öncelikli olarak fotografını çektiğimiz kişilerle doğru bir iletişim kurmak gerekir. Söz, mimik vb bir yolla izin istemek, fotografı çekme sebebimizi, eğer öyle bir durum oluşacaksa, fotografın nerede kullanılacağını açıklamak doğru iletişimin ilk adımlarıdır. İfade, tavır göstermeyi amaçladığımız bir portre fotografında ideal olan 80 – 135 mm arasında bir odak uzaklığı seçmek doğru tercihtir. Bu sayede perspektif yığılması özelliğiyle burun, göz, kulak aynı hizaya gelecek, yüz hatları toparlanacak ve daha etkili bir portre çekmek mümkün olacaktır. Bu fotografı Küba, Trinidad’da bir ev içinde çektim. Çekim için Olympus’un portre objektiflerinden biri olan 45 mm objektif kullandım. 2x optik çarpanı ile bu objektif 35 mm sensörde 90 mm’ye denk geliyor. Yanal ışık ifadeyi ön plana çıkaracağı ve oluşacak gölgelerle ilginin sadece ifadede kalması mümkün olacağı için çekimi pencere kenarında yaptım. Böylece dışarıdan gelen ışık ifadeyi ve yaşlılığı vurgulayacak teni aydınlatırken fotografın sağ […]
Read More ›
İnsan ve portre fotograflarını sadece ifade, tavır, bakış, gülüş gösteren fotograflar olarak kabul edemeyiz. Eğer böyle kabul etseydik hem kullanacağımız objektifleri hem çalışacağımız ışık koşullarını hem de kadrajlarımızı oldukça sınırlamış olurduk. Genelde insan ve portre fotograflarını “içerisinde insan olan, ancak insanın başrolde olduğu”kadrajlar olarak sınıflandırmak daha doğru bir tanımlama olarak kabul ettiğimiz bir yaklaşımdır. Bu sayede kullanacağımız objektif skalası oldukça genişler, hemen her ışık koşulunda çekimler yaparız, ayrıca kadrajlarımızda birçok hikâyeyi de bir arada anlatma şansımız oluşur. İç mekânda yaptığımız ve çevredeki ögeleri de kadrajımıza dahil etmek istediğimiz fotograflarda yapılacak ilk doğru tercih geniş açılı objektif kullanmaktır. Bu sayede sadece fotografını çektiğimiz kişi değil onu destekleyen, onunla ilgili olan ve o kişiyi daha etkili anlatmamızı sağlayacak ögeler de kadraja sığacaktır. Mekân bilgisi izleyen gözün kadrajda daha uzun süre kalmasını ve konuyu algılamasını sağlayacaktır. Kadrajda yer alan çok sayıda ögenin ilgiyi dağıtmaması ve fotografın algılanmasını zorlaştırmaması için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir. Örnek fotograflarda bu noktalara uyulduğuna dikkatinizi çekmek isterim. İlk olarak elbette ışık başrolde olmasını beklediğimiz kişi üzerinde olmalıdır. Karmaşık bir mekân içerisinde karanlık bir alanda kalan kişiyi başrole çıkarmak, ilgi merkezi haline getirmek zor olacaktır. İkinci dikkat edeceğimiz nokta fotografını çektiğimiz kişinin kadrajdaki yeridir. Altın Kesim noktaları ya da […]
Read More ›
Karşılaştığımız çekim konularında zaman zaman kurgular oluşturarak daha etkili sonuçlar almaya çalışıyoruz. Bu tarz çalışmalarda mekân, kadraj, ışık, model gibi her ögenin bizim kontrolümüzde olması gerekiyor. Kurgu yapıldığında amaç etkili bir fotograf elde etmektir. Bu nedenle stüdyoda çalışan bir profesyonel fotografçı titizliğiyle çalışmak gerekir. Tüm fotograf hayatımızı bu tarz çalışmalardan oluşturmak elbet mümkün değildir. Ancak kurgu fotografları çalışırken dikkat ettiğimiz her başlık diğer fotograf çalışmalarımızda da kullanacağımız tekniklerdir. Dolayısıyla her tekrar ettiğimiz, üzerinde çalıştığımız her teknik eskilerin değişiyle “meleke kesbeder” yani alışkanlık, yatkınlık sağlar. Bu yatkınlık diğer çekim çalışmalarında daha hızlı ve doğru kararlar vermemizi, uygulamamızı sağlar. Küba Vinales Vadisi’nde ziyaret ettiğimiz tütün kurutan köylülerle de benzer kurgu çalışmalar yapıyoruz. İç mekânda yaptığımız bu çalışmalarda kapı ya da pencereden gelen günışığını kullanarak daha etkili bir aydınlatma koşulu sağlama şansımız oluyor. Ancak iç mekân fotograflarda ışığın yeterli olmadığı ya da istediğimiz noktalara düşmediği durumlarda ek ışık kaynakları ve yansıtıcılar kullanabiliyoruz. Led ışık kaynakları ve yansıtıcılarla ışığı istediğimiz noktaya yönlendirip yeterli aydınlatmayı sağlayabiliyoruz. Gölgeleri temizlemek, portre çekiyorsak ifadenin aydınlanmasın ya da herhangi bir noktanın dikkat çekici olmasını sağlamak bu yardımcı ekipmanla mümkün oluyor. Böyle yardımcı bir ekipmanla çalışırken birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlardan birincisi yapay bir şekilde sağladığımız aydınlatmanın izleyiciyi rahatsız […]
Read More ›
Gece çalışma dönemi zaman zaman zor ancak sonuçları en etkileyici fotograf zamanlarından biridir. Özellikle “mavi karanlık” denilen güneş battıktan kısa bir süre ortaya çıkan ve mevsime göre 10 – 30 dakika arasında değişen bir sürede yapılan aydınlatılmış şehir ve bina fotografları en etkileyici çalışmalardır. Bunun dışında “aktüel gece çekimi” diyebileceğimiz bir şehrin gece yaşantısını anlatan çalışmalar da yapılabilir. Ancak bunların dışında özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde yapılabilecek özel bir çalışma alanı daha var: Yıldız Fotograflama… Yıldız çekimleri için ilk olarak şehre uzak bir nokta bulmalısınız. Pozlama süresinin çok uzun olması sebebiyle şehirden yükselen aydınlatmalar gökyüzünü aydınlatacak ve istenmeyen renklere ve aydınlatma koşullarına sebep olacaktır. Uzun sürecek pozlamada makinenizin, objektifiniz ağırlığı, rüzgarın şiddeti, sizin deklanşöre basma gücünüz vb etkilere dayanabilecek bir tripod kullanmanız önemli. Aynı zamanda hafif olması da bir başka aradığımız özellik elbette… MANFROTTO’nun BeFreeOne ya da 3 Legged Thing’in COREY model tripodları genellikle kullandığım tripodlar oluyor… Makinenizi M (Manuel) modda kullanmanız, netliğini de M (Manuel) olarak ayarlamanızı öneriyorum. Makinenizde bulunun Uzun Pozlamada Kumlanma Giderici ya da Gren Önleyici (Long Exposure Noise Reduction) özelliğini mutlaka açmanızı öneriyorum. Yıldızları ışık çizgileri olarak kaydedebilmek için birkaç farklı yöntem kullanmak mümkün. İlk yöntemde ISO (makinenizin performansına göre) 800 ya da 1600’e getiriliyor. Diyafram 5,6 […]
Read More ›
Gece fotografçılığı, çalışması zahmetli ancak sonuçları etkileyici olan bir çekim alanıdır. Yapay ışık kaynaklarının farklı renk etkilerinin fotografı etkilemesinin yanı sıra üzeri ışıklı hareketli konuların da ışık çizgileri olarak kaydedilmeleri fotografa dinamizm ve güçlü bir atmosfer katacaktır. Trafik izlerinin fotograflaması için yoğun trafiğin işlediği bir yol, kavşak vb bir yeri görebileceğiniz bir noktaya tripodunuzu kurmanız ilk tercihtir. Size doğru gelen araçların yerine sizden uzaklaşan araçların daha çok göründüğü bir açı daha etkili bir fotograf çekmenizi sağlayabilir. Bunun sebebi size yaklaşan araçların farlarının fotografınızda güçlü beyaz parlamalara yol açarak rahatsız edici olmasıdır. Uzaklaşan araçların stop lambaları ise fotografınızda kırmızı ışık çizgileri oluşturacaktır. Çekim noktasını yolu yukarıdan görecek bir açı olarak belirleyebilirseniz bu durumda yolun her iki yönünü de fotograflamak kolay olacaktır. Çevredeki yapıların da fotografta yer alması karanlık bir fon içerisinde ışıklı çizgiler yerine mekân bilgisini de vereceği için bu tarz fotografları da mavi karanlık dönemde çekmek doğru tercihtir. Ancak bu dönemde 8 diyafram ile çalışmak yeterli ışık çizgilerinin oluşması için uygun enstantane değeri sağlamayacağı için diyaframı 11, 16 gibi daha kısık bir değere getirmek pozlama süresinin uzamasını sağlayacaktır. Farklı sayıda araç geçişiyle ışık çizgilerinin etkisi değişeceği için mümkün olduğu kadar çok fotograf çekerek en iyi sonucu almaya çalışmak gerekir. Kumlanma […]
Read More ›
Gece, ışık bakımından en zayıf ortamdır. Bu nedenle fotograf çekimi zor, ancak sonuç fotograflar etkileyicidir. Örneğin sokak lambaları, vitrin ışıkları ya da ay ışığının yarattığı manzaralar ilginç olanaklar sunar. Bazı durumlarda flaş kullanmak da fotografa ilginç etkiler katabilir. Güneş battıktan sonraki kısa bir süre gece fotografçılığı için en uygun zamandır. Bu zamanı geçirirseniz gökyüzü gereğinden fazla kararıp can sıkıcı bir fon oluşturabilir. Ayrıca tam kararan gökyüzüyle konu çok kontrast olur. Işıklı yerler patlar, ışıksız yerler ise simsiyah olur. Bunun için güneşin hemen batımından sonraki “mavi karanlık” denilen dönem iyi değerlendirmelidir. Mavi karanlık güneş battıktan yaklaşık 5 dakika sonra başlayan ve mevsime göre süresi değişen bir dönemdir. Kış mevsiminde birkaç dakika süren mavi karanlık dönem, yazın 30 – 40 dakikaya kadar uzayabilir. Çekim süresinin kısa olması sebebiyle çekim yapılacak noktaya gün batımından önce ulaşarak hazırlıkları tamamlamayı gerektirir. Gece aydınlatılmış şehir ve bina fotograflarını çekerken mutlaka bir tripod ile çalışılmalıdır. Bu sayede uzun pozlama sürelerini sıkıntısız bir şekilde deneyebilir, aynı zamanda kadrajı oluştururken de rahat hareket edebiliriz. Gece fotografları 8 diyafram sabit kullanılarak çekilir ve sadece enstantane değeriyle bracketing (gruplama – tarama) yapılır. Kullanılacak olan 8 diyafram her yerin net çıkmasını sağlayacak net alan derinliğini sağlayacaktır. ISO değeri, tripodla çalışılacağı ve enstantane […]
Read More ›
Düzenlediğimiz fotograf atölyesi çalışmalarının bazılarında katılımcı arkadaşlar yaptıkları fotograf çalışmalarını siyah beyaz olarak sunarlar. Böyle bir sunum karşısında ilk sorum neden siyah beyaz tercihi kullanıldığı hakkındadır. Genelde de aldığım cevap hiç değişmez: “Çünkü bence böyle daha güzel!” Şunu üzülerek söylemeliyim ki bu maalesef bir yeterli cevap değildir. Çünkü “öyle daha güzel” olduğundan bir şüphem yoktur, neden öyle daha güzel olduğunun da açıklanmasını beklerim. Bir görüntüyü siyah beyaz olarak kullanmanın birkaç sebebi olabilir. Bunlardan birincisi konunun dramatik yapısının siyah beyaz olarak sunulmasının anlamı daha güçlü hale getirmesidir. Birçok portre fotografında siyah beyaz tercihinin ana sebebi de budur. Siyah beyaz fotograf çekmenin bir başka sebebi de çevredeki farklı renklerin ilgiyi ana konudan uzaklaştırmasıdır. Tüm renkleri siyah beyaza çevirdiğimizde gri tonlarına dönüşürler. Böylece ilgi ana konuda daha kolay toplanabilir. Pek çok sokak fotografçılığıyla uğraşan fotograf gönüllüsünün siyah beyaz çalışmasının temel nedeni de budur. Üçüncü sebep ışığın rengi vurgulamasının mümkün olmadığı homojen koşullarda gri tonları kullanarak kontrast yardımıyla ana konuyu vurgulamaktır. Kapalı havalarda ve iç mekanlarda siyah beyaz kullanımı da bu sebepledir. Bir görüntüyü siyah beyaz olarak fotograflamanın 3 yolu vardır. Bunlardan birincisi analog dönemde olduğu gibi siyah beyaz film kullanarak, karanlık odada film banyo – kart baskı yöntemidir ve en etkili sonucu alabildiğimiz […]
Read More ›
Özellikle doğa fotografçılığıyla ilgilenen fotograf gönüllülerinin temelde hedefi çektikleri fotograflarda atmosferin normalde görünenden daha güçlü olmasıdır. Bu amaçla zaman zaman yardımcı ekipmandan da yararlanırlar. Doğa fotografçılığında sıklıkla kullanılan yardımcı ekipman polarize filtredir. Polarize filtreler 2 temel işleve sahiptir: kontrastı arttırarak renkleri daha doygun hale getirmek ve yansımaları yok etmek. Polarize filtre iki bölümden oluşan bir filtredir. Birinci bölüm objektif üzerine sabitlenmeyi sağlar. İkinci bölüm ise çevrilerek görsel etki vizörden ve LCD ekrandan izlenebilir. Filtreyi çevirdikçe kontrastın artığını, renklerin doygunlaştığını, doğa fotografı çekyirosanız gökyüzünün koyulaşıp bulutların belirgin bir şekilde ortaya çıktığını izleyebilirsiniz. Hangi koşul sizin için uygunsa çekimini o şekilde yapabilirsiniz. Bu özelliğinden dolayı doğa fotograflarının büyük bir çoğunluğunda polarize filtre kullanılır. Polarize filtrenin doğru çalışabilmesi, kontrastı arttırması ve gökyüzünü koyulaştırması için fotografını çektiğiniz konu ile güneş arasında en az 90 derece açı olması gerekir. Bu, güneş yukarıda ya da sizin arkanızda olursa polarize filtre doğru çalışır anlamıan gelir. Filtrenin doğru çalışması demek gökyüzü koyuluğunun ufuk hattından başlayarak yukarı doğru artmasıdır. Güneş karşınızdaysa polarize filtre doğru çalışmaz. Gökyüzü ya koyulaşmaz ya da güneşin bulunduğu yerden diğer yöne doğru koyulaşır. Işığın yönüne bağlı olan bu özellik dışında polarize filtreyi sürekli olarak kullanamama sebebi teknik bir durumdur. Polarize filtre koyu renkli bir filtredir. […]
Read More ›
Birçok fotograf gönüllüsü için yansıma fotografları hem çekmesi hem de izlemesi anlamında ilk sıralarda gelir. Çoğul görüntünün tekil görüntüden her zaman daha etkileyici olmasının yanı sıra aynı görüntünün fotograf içerisinde tekrar oluşması ilginç görselliklerden biridir. Hatta çoğu zaman sosyal medya gibi mecralarda çekilen yansıma fotograflarının, neden olduğunu açıkcası anlamadığım bir sebepten dolayı, tekrar baş aşağı çevrilerek kullanıldığını da görüyoruz. Göl, deniz gibi su birikintisi üzerinde oluşan yansımları fotograflamak için durgun bir havaya ihtiyaç duyduğumuz kesin. Aksi takdirde hareketli olan su birikintisi net bir yansıma elde etmemizi engeller. Bunun önüne geçmek için ND (yoğunluk) filtresi kullanarak uzun pozlama süreleri elde etmek ve yansımayı görmek mümkün olabilir. Ancak yansıma çekimlerinin durgun bir suda çekilmesi elbet çok daha kolaydır. Genelge klasik bir kompozisyon kriteri olarak fotografınızda bulunan ufuk hattının Altın Kesim diye de tanımlanan 1/3 oranından geçmesi önerilir. Eğer gökyüzünde anlattığınız konu daha çoksa ufuk hattının aşağıdaki 1/3 çizgisinden, yeryüzünde anlattığınız konu çoksa yukarıdaki 1/3 çizgisinden geçmesini çok kullanılan bir yaklaşımdır. Ancak fotografınız bir yansıma fotografıysa, ana konuyu ve yansıması kesmeden kadrajınıza alıyorsanız ufuk hattını tam ortaya koyabilirsiniz. Bu fotograflarınızda bir sakinlik, dinginlik duygusu oluşturmanıza yardımcı olur. Birçok sokakta ve meydanda ya yağmur sonrasında ya da çevredekilerin o bölgeyi yıkamasından kaynaklı küçük su […]
Read More ›