Çektiğimiz her fotograf görüntüler aracılığıyla kurduğumuz bir cümledir. Hatta bu tanımlamayı biraz daha ileri götürecek olursak, çektiğimiz her fotograf kurduğumuz her cümlenin başına “bence” kelimesini eklememizdir. “Bence günbatımı böyleydi.”, “bence çocuk böyle gülüyordu.” dememizdir. Her objektifin farklı bir görsel etkisi vardır. Bu görsel etkiler kurduğumuz görsel cümlelerde “bence” kelimesini eklememize yardımcı olan en önemli ögedir. Balık gözü objektifler 150 derece ve daha fazla görüş açısına sahip olan objektiflerdir. Bu abartılı geniş açıyla görme özelliğinin yanı sıra abartılı deformasyon etkisi sebebiyle genelde kullanmadığımız, özel amaçlı objektiflerdir. Bu özel amaçlardan biri mimari fotograflar olabilir. Genellikle mimari yapılar bizden büyük, bizden yüksektir ve biz kadrajımızda bu yapıların tamamını sığdırmaya çalışırız. Eğer uygun mesafaye sahipsek yapıdan uzaklaşarak kadraja sığdırmamız mümkün olur. Ancak uzaklaşmamıza yetecek bir mesafemiz yoksa bulunduğumuz yerden tüm yapıyı görebilecek bir objektife ihtiyaç duyarız. Edirne’de bulunan Selimiye Camisinde de avlunun giriş kapısı bizim doğal mesafe sınırımızı oluşturuyor. Bu uzaklıktan caminin tamamını kadraja sığdırmak için 8 mm balık gözü objektifi tercih ettim. Böylece mimareler, ana kubbe, yanlarda yer alan küçük kubbeler ve hatta altında durduğum revak bölümünün üst tarafı da kadrajıma girmiş oldu. Abartılı deformasyonun izleyen gözü rahatsız etmemesi için çekim noktası olarak cami girişini tam ortalayacak açıyı bulmaya çalıştım. Işığın geliş yönüne […]
Read More ›
Bu yazımız ile Kompozisyon kriterlerini tamamlıyoruz… Bu yazı dizisinde anlatmaya çalıştığım hiçbir başlık bir kural değildir. Uyulmaması fotografınızın “kötü” olacağı anlamını taşımaz. Her şeyden önce fotografların makine ile değil, beyin ve duygu ile çekildiğini unutmamak gerekir. En doğru kompozisyon kriteri duyguyu en etkili şekilde aktarmanızı sağlayacak olandır. Her zaman, tüm çekimlerde / değerlendirmelerde aklımdan çıkmayan ve fotograf hayatıma yön verdiğini düşündüğüm bir cümleyi de paylaşmanın tam yeridir diye düşünüyorum: “Tüm kompozisyon kriterlerini bilirim, ama istersem bozarım …” AÇIK – KAPALI KOMPOZİSYON Fotografta kompozisyon, kapalı ve açık biçimde düzenlenebilir. Kapalı kompozisyon çerçeve içinde başlayıp biten kompozisyondur. Hiçbir hareket ya da biçim çerçeve dışında devam etmez; fotografçı, anlatmak istediği her şeyi fotograf karesinin içerisinde, izleyiciye sunar. İzleyici kendine hazır olarak sunulan bu yorumla ve anlatımla yetinmek zorundadır. Genelde pek çok fotografta kapalı kompozisyon kullanılır. Böyle düşünüce Ara GÜLER’in hemen hemen tüm fotografları KAPALI KOMPOZİSYON’dur. Her şey fotografın içinde başlar ve biter… Eğer fotografını çektiğiniz konu kadrajınız içinde başlıyor ve dışarı devam ediyorsa ya da konu, kadrajın dışında başlıyor, içinde devam ediyor ve sürüp gidiyorsa, siz de konunun tamamını değil bir bölümünü kadrajınıza dahil edebiliyorsanız bu da açık kompozisyon oluşturmaktır. Kısacası açık kompozisyon kadraj dışında devam edecek, izleyicide böyle bir etki bırakacak nitelikte […]
Read More ›
Fotograf makinelerinin pozmeterleri, ışık ölçerleri, renkleri görmez. Farklı renklerin ışık ölçümünü yanıltmaması için pozometreler dokusuz siyah ve dokusuz beyaz arasında yer alan gri tonların tam ortasında yer alan 5. Gri ya da % 18 Gri denilen bir tona göre kalibre edilmişlerdir. Bu nedenle pozometreler beyaz ve siyah renkli konularla karşılaştığımızda ortamdaki ışık koşulundan farklı sonuçlar gösterirler. Siyah alanların çok yer kapladığı sahne sanatları gibi konularda olması gereken ışık değerlerinden daha düşük eşlemeler gösteren pozometreler, kar gibi beyaz renkli konularda yansıyan ışıklardan etkilenerek olması gereken değerlerden daha yüksek enstantane – diyafram eşlemeleri sonucuna ulaşırlar. Bunun sonucu olarak özellikle karlı ortamlarda çekim yaparken ışığın durumuan göre kar fotograflarında gri ya da mavi tonlar baskın olur. Bir çok fotograf gönüllüsü bu durumu Beyaz Ayarı ile düzeltmeye çalışır. Oysa ki çözüm pozlamaya müdahale etmektir. Kar gibi beyaz renkli konular ışığı çok fazla yansıtacağı için pozometreler var olan ışıktan daha fazla ışık algılar ve daha yüksek enstantane – diyafram eşlemesi sonucuna ulaşırlar. Erciyes Dağı çevresinde çektiğim bu fotografta da kadrajın neredeyse tamamının beyaz olması pozometre için yanıltıcı bir koşul oluşturuyor. Bu tarz fotograflarda karın kadrajınızda kapladığı alanı dikkate alarak genel ışık ölçümünden artı (+) yönde bir ya da iki stop pozlama müdahalesi beyaz rengin doğru […]
Read More ›
ÇERÇEVE KULLANIMI – ÖN PLAN Fotografçı, etrafındaki sonsuz görüntü ve açıdan kendi birikimleri, ekipmanı ve niyeti doğrultusunda bir seçme yaapr ve bir kadraj oluşturur. İzleyen göze bakacağı bir çerçeve, bir pencere çizer. Zaman zaman fotograf çerçevesinin içine izleyen gözü yönlendirmek için ikinci bir çerçeve çizilebilir. Bir yerin içinden dışarı doğru bakıyormuş gibi ya da bir şeyin arkasından ileriye doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlar, izleyen göze bakacağı konuyu daha etkili bir şekilde göstermek için tercih edilen bir yaklaşımdır. Bir yerin içinden dışarıya doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, örneğin bir kemerin içinden arka plandaki yapıya bakıyormuş gibi yapılan kadrajda, ışık ölçümü dışarıdan yapılacağı için fotografın kenar ve köşeleri daha karanlık kalır. Böylece gözün kaçabileceği alanlar örtülmüş, kapatılmış olur. Fotograf içerisinde kullanılacak alan daraldığı için daha az öge kullanılarak sade bir görüntü sağlanmış olur. Kontrast oluşturacak bir renk, ilgi çekecek bir öge de kullanılırsa fotografın anlatımı çok güçlü bir şekilde vurgulanır. Ön planda kullanılan ve bir şeyin arkasından ileriye doğru bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, örneğin ağaç dalları arasından ilerdeki köy manzarasına bakıyormuş gibi yapılan kadrajlarda, netlik arka plandaki manzarada olacağı ve öndeki dallar flu olacağı için bu durum, fotograftaki derinlik duygusunu destekleyecektir. Bu durum tıpkı sinemada diyalogların gösterildiği sahnelerde olduğu gibi bir etki […]
Read More ›
Hinduzim’de öldükten sonra tekrar dünyaya gelme, reeankarnasyon, inancı vardır. Bu inanca göre beden çok önemli değildir, önemli olan ruhun yaptığı yolculuktur. Bu nedenle farklı inançlarda ve toplumlarda olduğu gibi ölen kişileri gömmez, büyük bir törenle yakarlar. Genelde bu törenler kutsal kabul edilen akarsu kenarlarında yapılır, tıpkı Kathmandu’da Bagmati Nehri kıyısındaki Pashupathinanth Tapınağında olduğu gibi… Günün 24 saati devam eden bu ritüeli farklı zamanlarda fotograflama şansım oldu. Ancak kabul etmek gerekir ki görsel açıdan karanlık saatlerde çekilen fotografların oluşturduğu görsel atmosfer oldukça etkileyici olabiliyor. Tapınak çevresinde zayıf da olsa ortamı aydınlatan sokak lambaları her yerin zifiri karanlık olmasını engelliyor. Bununla birlikte yapay ışık kaynaklarının yarattığı sarı – turuncu tonların yoğunluğu teknik olarak baş edilmesi gereken bir nokta oluyor. Bu tarz çalışamlarda eğer ortam ışığının rengi konuya bir atmosfer katıyor ve etkisini arttırıyorsa White Balance (Beyaz Ayarı) tercihini GÜN IŞIĞI olarak yapıyorum. Böylece sarı – turuncu renkleri fotografıma dahil etmek mümkün oluyor. Az ışıklı pek çok ortamda olduğu gibi yüksek ISO ve açık diyafram tercihi de özellikle tripod kullanmadan çekim yapma şansı veriyor. Bu fotografı yakma işlemi tamamlandıktan hemen sonra küllerin nehre döküldüğü anda çektim. Bunun sebebi teknik – biçim ve içeriği birbiriyle bağlama çabasıdır. İlk paragrafta da açıklamaya çalıştığım gibi Hinduzim’de […]
Read More ›
Fotografta kullandığımız ögeleri kadrajın neresine yerleştireceğimiz her zaman önemli bir kriter olmuştur. Merkeze yerleştirilen ögeler çevrelerinde oluşacak alan nedeniyle boşluk duygusuna ve durağan bir fotografa neden olurken, kenar ve köşelere konan ögeler gözü fotografın dışına doğru çekecektir. Altın oran, Mısır ve Yunan sanatının tarihi içinden geçerek Rönesans’a uzanan bir kavramdır. Yapısal bir tekniğe bağlanarak sanat tarihi kuramları içindeki yerini almıştır. Orantı iki büyüklük veya bir bütünün parçası arasındaki dengedir. Bu denge geometrik ölçülere bağlanmıştır. Mimari eserlerde ve diğer görsel sanatlarda da kullanılan altın kesim kuralı bir yüzeyin zorunlu bölünmesi gerektiği durumlarda kullanılacak en iyi yöntemdir. Altın kesim kuralında bir yüzey enine ve boyuna üç eşit parçaya bölündüğünde yüzeyde çizgilerin kesiştiği dört önemli nokta ortaya çıkar. Ana öge bu noktalardan birine yerleştirildiğinde anlatım ve görsellik açısından en uygun nokta bulunmuş olur. Bu dört ana noktadan ana ögenin özelliği ve anlatımı destekleyecek en uygunu seçilerek düzenlemenin yapılması gereklidir. Bir fotografta sadece ana konunun altın kesim kuralına göre yerleştirilmesi orantının yeterli olması anlamına gelmez. Ana ögeyi destekleyen yardımcı ögeler de kendi bölmelerinde altın kesim kuralına göre yerleştirilmelidirler. Bunun yanında, ana ve yardımcı ögelerin çerçevenin tümüne oranı da önemlidir. Mümkün olduğu ölçüde fotografta ana öge karenin ortasına getirilmemeli (Özel durumlar ve grup fotograflarında bu […]
Read More ›
Son yıllarda dijital teknolojinin gelişmesi ve bilgisayar, internet kullanımının yaygınlaşmasıyla fotograf sanatı da çehre değiştirdi. Artık hemen herkes görüntü kaydedebiliyor, kaydettiği bu görüntüleri çok kısa sürede, teoride de olsa, tüm dünyayla paylaşabiliyor. Kabul etmek gerekir ki bu yaygınlaşma ve hız, fotograf çalışmalarında göreceli olarak daha zayıf kadrajların, daha etkisiz fotgrafların sayısını da arttırdı. Birbirinin tekrarı ve türevi olan pek çok fotograf sayısız kullanıcı tarafından üretildi. Oysa ki her sanat eseri bir düşünce anlatır, bunu bir biçimde anlatır, bir tekniğe yaslanır, bir özgünlük taşır. Bu nedenle de tüm fotograf gönüllülerinin temel hedeflerinden biri özgün eserler ortaya koymak olmalıdır. Bu kitabın çerçevesi içerisinde bu özgünlük için önerilebilecek yollardan biri herkesin baktığı, gördüğü şekillerin dışında bir biçim dünyası oluşturmaya çabalamaktır. Herkesin bakmadığı açılardan bakmak, herkesin denemediği teknikleri denemek, “ben yaptım oldu” kolaycılığına kaçmadan daha etkili bir anlatım yolu aramak önemli başlıklardan biridir. Örnek fotograf Prag şehrinde açtığımız fotograf sergisi için Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaptığımız karayolu yolculuğu sırasında çektiğim fotograflardan biri… Fotografçı olarak temel sorumluluklarımızdan biri mazeret yerine fotograf üretmektir. Bu nedenle Fotografçı Olmak Üzerine Pratik Bir Rehber kitabında Magnum fotografçısı David Hurn’un Bill Jay’e söylediği sözü bir başucu rehberi gibi kabul ediyorum: Kötü fotografçı için mazeret çoktur. İyi bir fotograf çekemeyen her fotograf […]
Read More ›
Bir fotografta ögeler arasında aranan önemli bir görsel bir unsur da dengedir. Fotografı tam ortasından hayali bir iple astığımızı düşünelim. Fotografın herhangi bir tarafa doğru yatmaması, dengede durması gerekir. Bundan çıkacak anlam fotografın bir tarafına bir öge yerleştiriyorsanız, diğer tarafına da aynı ögeden koymalısınız değildir. Bu, fotografta tüm ögeleri aynı tarafa yığmayın, bir tarafı tamamen boş bırakmayın demektir. Fotograftaki denge kavramı, fizikteki ve matematikteki denge kavramının içeriği ve anlamı gibidir. Fizikte kaldıraç yasası olarak adlandırılan yasaya göre; bir el terazisinde ağırlık merkezinin yakınına asılan ağır bir madde ile ağırlık merkezinin uzağına karşı tarafa asılan hafif bir madde arasında ağırlık bakımından fark olmasına rağmen terazi dengede durur. Bu yasadan hareket ederek düzenlemede lekeleri renkleri, büyüklükleri ve tonları bakımından merkeze olan uzaklıklarına göre dengeye getirilebilir. Ağırlık kavramını fizik ve matematikteki anlamından farklı bir anlamda fotografçılıkta kullanılmaktadır. Fotografçılıkta ögelerin ağırlığı renk tonları ve fotografta kapladıkları alan ile ilgilidir. Fotografın merkezine eşit uzaklıkta olan ve biri fon ile uyumlu diğeri kontrast yaratan renge sahip iki ögede denge, kontrast ögenin daha baskın olarak algılanması ile bozulmuştur. İnsan, simetrik görüntülerden daha çok simetrik olmayan düzenlemeleri tercih etmektedir. Bu nedenle bir fotografta birbirine eşdeğer ağırlıkta iki ayrı yerleştirme yerine merkezden farklı uzaklıkta ve farklı ağırlıkta ögelerin kullanılması […]
Read More ›
Hinduizm’de bir çok tanrının varlığına, pek çok dini ritüele, kutlamaya, ibadete inanılır. Bunların bazıları kişinin kendi içinde yaşadığı ritüellerken bir çoğu bizlerin de izlediğimizde görselliğinden etkilendiğimiz etkinliklerdir. Ylın 365 günü günbatımından sonra gerçekleştirilen Aarti Törenleri de bunlardan biridir. Kutsal Ganj Nehri’nin tanrıçası Ganga için çoğunluğu ateş sunularak gerçekleştirilen bu tören farklı bölümlerden oluşur. Tütsü, mum ve ateş sunulması sırasında ortaya çıkan atmosfer sadece biz fotografçıların değil dünyanın pek çok yerinden gelen tursitler için de ilginç bir görsel şölendir. Fotografik olarak Aarti Törenlerini çalışırken birkaç zorlukla baş etmek gerekir. Bunlardan ilki törenler gün batımından sonra yapıldığı için sadece yapay ışık kaynaklarıyla çekim yapılacak olmasıdır. Elbette bu ışık kaynakları günışığından daha zayıftır ve renkleri de farklıdır. Bu nedenle yüksek ISO tercih etmek, açık diyaframa sahip bir objektifle çalışmak ve ortaya çıkacak rengin konunun atmosferini destekleyecek şekilde kullanılmasını sağlamak gerekmektedir. Bu teknik konuları çözdükten sonra yavaş da olsa sürekli hareket halinde gerçekleştirilen törenin en güçlü anlatılacak açılardan fotograflanması için töreni izleyen binlerce insan arasında en doğru noktaları bulmak gerekecektir. Çekim noktasının bulunmasıyla birlikte izleyici ilgisinin güçlü bir şekilde yakalanmasını sağlayacak objektif tercihi de düşünülmelidir. Yedi tapınak görevlisinin tek sıra olarak gerçekleştirdikleri töreni yandan çekmeye karar verdiğinizde en doğru tercih tele objektif kullanmak olacaktır. […]
Read More ›
Uyum konusundan hemen sonra zıtlıktan ya da burada kullanacağımız haliyle kontrasttan bahsetmek daha doğru olacaktır. Kontrast, birbirine zıt, birbirlerini belirginleştiren ögeler arasındaki ilişkidir. Aydınlığın karanlıkla, siyahın beyazla, kırmızının yeşille, sıcak tonların soğuklarla, yatay çizgilerin dikeylerle olan ilişkileri, birbirlerine karşıt, aynı zamanda birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Kontrastın sağladığı en büyük yarar, farklılıklar sayesinde fotografın vurgusunu arttırmaktır. Uzun boylu bir kişinin bu özelliği, yanında kısa boylu biri ile daha güçlü vurgulanacaktır. Kontrast biçimsel ve içerik olmak üzere iki başlıkta incelenebilir. Biçimsel uyum konusunda gördüğümüz başlıklarda kontrasttan da söz etmek mümkündür. Nokta, çizgi, leke, şekil, hacim, boyut, renk ve hareket başlıklarında biçimsel kontrasttan söz edebiliriz. Farklı yönlere giden iki kişinin görüntüsü harekette kontrast oluştururken bir üçgen ile dairenin birlikte fotograflanması şekil kontrastını meydana getirir. Renkle ve tonlarla da kontrast elde edilebilir. Burada birbirine zıt renklerin kullanılması en belirgin kontrasttı verirken, ara tonların ve renklerin kullanılması dereceli bir kontrast oluşmasını sağlar. Özellikle sıcak ve soğuk renklerin birlikte kullanılması fotografa ayrı bir anlam katar. Aşırı kontrast fotograftaki lekelerin belirginleştirilmesinden ziyade konunun ve ilginin bölünmesine ve dağılmasına yol açacağı unutulmamalıdır. 1.Biçimsel Kontrast: Temel tasarımın bütün ögeleri için kullanılabilir. Nokta, çizgi, leke vs. a) Nokta: Fotografta noktalama etkisi doku ögesi ile kendini gösterir. Düz parlak yüzeylerin yanında dokulu yüzeylerin […]
Read More ›