Kompozisyon nedir?
Fotografta kompozisyon kavramını ilerleyen sayfalarda açıklamaya çalışmadan önce genel bir tarif yaparsak; fotografı çekilecek konuyu oluşturan ögeleri ve bu ögelerin durumlarını fotograf üzerinde en güzel şekilde bir araya getirme ve yerleştirme tekniğidir. Kompozisyon, fotograf da dahil, bütün görsel sanatlar için temel olduğu inkar edilmez bir gerçektir. Bütün görsel sanatlarda olduğu gibi, fotografta da kompozisyon bir amaç değil, araçtır. Görsellik ile anlatılmak istenen duyguyu, verilmek istenen mesajı, gösterilmek istenen konuyu daha güçlü daha etkili anlatmanın bir aracıdır. Kompozisyon amaç olursa elde edilecek sonuç fotografik anlatımdan, duygudan yoksun bir görsel kayıttan öteye gitmeyecektir. Kompozisyon (biçim) ve anlatım (içerik) bir bütündür. Birbirinden bağımsız, ayrı düşünülmemesi gerekir.
Fotografı oluşturacak pek çok ögenin (teknik, biçim, içerik vb) doğru ve yerinde kullanımı o fotografı etkili kılacaktır. Bu ögelerden herhangi birinde oluşacak bir sorun, yapılacak bir hata, karşılaşılacak bir eksiklik fotografın en kaba tanımlama ile “başarısız” olmasına neden olacaktır. Bu nedenle fotografçının kompozisyona el atmadan önce ışık kullanımı (aydınlatma, ışık ölçümü, enstantane – diyafram tercihi) ve objektif tercihi gibi ögelerde doğru kararlar verdiğini kabul ederek yola çıkmalıyız.
Fotografta ustalık, teknik konulara hakimiyetin yanı sıra hangi konuların, hangi açıdan ve hangi koşullarda “iyi” görüntü, etkili fotograf vereceğini önceden kestirmektedir. Aslında insan gözleri ile fotograf makinesinin arasındaki ana fark da buna benzer. Gözler bir görüntüyü incelerken hep hareketlidir… Yakın, uzak, sağ veya sol, her yanı tarar, bazen de bazı detayları kaçırabilirler. Fotograf makinesi ise zaman dahil her şeyi dondurur. Gözden kaçırılan, fark edilmeyen, dikkat edilmeyen her türlü öge saptanmaktadır.
Fotograf dışındaki yüzey sanatlarında işe bir boş kâğıt veya tuvalle yani çerçevesi belli bir yüzeyle başlanır. Sanatçı tasarladığı görüntüyü bunun üzerine ekleme yoluyla işler, yani sadece anlatımı için gerekenleri koyar. Bu işi çizerek, boyayarak veya hazır parçaları yapıştırarak yapar. Bu eylem toplayıcı bir süreçtir. Fotografçı böyle çalışmaz. Etrafında her yönüyle sürekliliği olan bir mekân (bir uzay) vardır. Bu mekânda yaşadığı heyecanı, duyguyu, anlatmak istediği hikâyeyi o mekândan uygun bir bölümü seçerek gerçekleştirir. Bu en, boy ve yükseklik anlamında olduğu gibi zaman boyutu anlamında da bir kesip ayıklamadır. Belli genişlik ve belli yükseklikte bir parçayı belli zaman aralığında saptar. Bu aralık çok kısadır. Pratik anlamda “sıfır” boyutundadır. Bu eylem ayıklayıcı, çıkarıcı bir süreçtir. Fotografçının yaptığı bu ayıklama, bu seçim, izleyicinin göreceği, değerlendireceği, “olmuş” ya da “olmamış” diyeceği sonuç fotograftır. Bu nedenle yapılacak bu ayıklama / seçimin nasıl yapılabileceği üzerinde durmakta fayda görüyorum.
Aktif – Pasif Düzenleme nedir ?
Fotografta kompozisyon, aktif ya da pasif olmak üzere iki şekilde düzenlenebilir.
Pasif düzenlemede fotografçı, fotografında vurgulamak istediği öğelerin, ışık şartlarının kendiliğinden olmasını ve zihninde önceden oluşturduğu düzenlemenin gerçekleşmesini bekler. Konunun düzenlenmesine hiçbir şekilde katkıda ya da etkide bulunmaz. Genellikle çocukların yaşantıları, portre çalışmaları, doğa fotografçılığı ve hayvanlar aleminin fotograflanmasında pasif düzenlemeden yararlanılır. Daha önce zihninde canlandırmış olduğu bir olayın oluşması için ona düşen görev beklemek ve doğru anda deklanşöre basmaktır.
Bazen zihnimizde tasarladığımız olaylardan biri, ansızın karşımıza çıkar ve deklanşöre basmak suretiyle istediğimiz bir fotografı elde edebiliriz. Bazen ise tasarladığımız düzenlemenin oluşması, çok uzun zaman alabilir ya da hiç gerçekleşmeyebilir. Örneğin bir defa gördüğümüz çocuğun gülümsemesi fotografik olarak bizim için yeterli olabilir. O anda, makinemiz çekim için ayarlı değilse ya da herhangi bir nedenden dolayı fotografı çekememişsek, aynı olayın gerçekleşmesi için çocuğun gözlemlenmesi gerekmektedir. Çocuk bizden etkilendiğinden ya da ilgisinin bir başka konuya kaymasından dolayı, bizim beklediğimiz süre içerisinde gülümsemeyebilir. Sonuç olarak, bize göre çok anlamlı ve güzel olabilecek bir fotograf ortadan kaybolur.
Pasif düzenlemede ortaya çıkan zaman kaybı ve olayların tekrarının rastlantılara bağlı olması fotografçıları aktif düzenleme yapmaya yöneltmiştir. Aktif düzenlemede, fotografçı konunun aydınlatılmasından, modelin duruşuna kadar her şeyi kendisi ayarlar ya da çeşitli yönlendirmelerle fotografta istediği kompozisyonun oluşmasını sağlar.
Hemen aklınıza “Sanat fotografı doğal olan, yani kendiliğinden olan olay ve görüntülerin fotograflanmasıdır.” gibi bir cümle geldiğini duyar gibiyim. Ancak şunu belirtmekte fayda var ki ne aradığını bilmeyen ne bulduğunun farkında değildir. İşte aktif düzenlemede fotografçı ne aradığını bilen ve bunu uygulamak için fotografik unsurları bilinçli şekilde kullanan kişidir. Aktif düzenlemede dikkat edilmesi gereken en önemli nokta düzenleme sırasında olayın ya da konunun doğallığını bozacak durumlardan sakınmaktır. Gerçekte olmayan, doğal görünmeyen herhangi bir düzenlemede görselliği kurtarmak adına o görselliğin anlattığı gerçekliği bozacağı için kaçınılması gereken bir konudur.
Sonuç olarak ister pasif ister aktif bir şekilde fotografçının kadrajını oluşturmuş, kompozisyonuna karar vermiş olduğunu kabul edelim. İşte fotografçının oluşturduğu kompozisyon ya da artık daha rahat bir şekilde çektiği fotograf diyelim, derdini anlatıyor, göstermek istediğini izleyiciyi yormadan gösteriyor, varsa mesajını aktarabiliyorsa etkili bir fotograftan söz etme şansımız başlıyor demektir.
Bir sonraki yazı Etkili Fotograflar oluşturmak için kullandığımız Kompozisyon Kriterleri’nden BELİRGİNLİK hakkında olacak…