ETKİLİ KOMPOZİSYONLAR OLUŞTURMAK: İLGİ MERKEZİ

Fotoğraf kararsız ve bilinçsiz bir kayıt değildir. Fotoğraf çeken kişi neyi anlatacağını, nasıl anlatacağını, hangi teknikleri kullanacağını, nasıl bir anlatım dili oluşturacağını bilir, konuya tüm bu tercihlerini birleştirerek belirlediği bir ana fikir çerçevesinde yaklaşır. Konunun yeterince güçlü vurgulanmadığı, anlatılmadığı, gösterilmediği fotoğraflar için ilgi merkezi zayıf ya da ilgi merkezi yok denilir.  İzleyen gözün fotoğrafa girmesini sağlayan, ana konuyu, ana fikri anlatan, gösteren vurgulu öge fotoğrafın ilgi merkezidir. Görüntünün, görselliğin tekdüzeliğini yok eden bu öge, fotoğrafın temel yapı taşıdır.  Fotoğrafçının yaptığı tercihlerle ortaya koyduğu ilgi merkezi, fotoğrafı sadece bir görsel kayıt olmaktan öteye taşır. İzleyen gözün fotoğrafa girmesini, anlatılan konuyu anlamasını, gösterilen konuyu görmesini, verdiği mesajı almasını sağlayacak olan ilgi merkezinin kolayca algılanması aslında kompozisyonun temel amaçlarından biridir. Konuştuğumuz, konuşacağımız tüm kompozisyon kriterleri, alternatif kompozisyon arayışları ve yapılan tüm teknik tercihler (aydınlatma, ışık ölçümü, enstantane – diyafram, objektif kullanımı vb.) ilgi merkezini daha güçlü bir şekilde ortaya çıkarmak içindir. İlgi merkezinin olmadığı ya da yeterince vurgulanmadığı fotoğraflar etkili olmayacaktır. Dünyanın çatısı da denilen Everest Dağı Ana Kampı’na yaptığım yürüyüş sırasında 5160 metre yükseklikteki Gorak Shep yerleşiminde 7861 metrelik Nuptse Dağı’nın hemen altında konakladım. Nuptse Dağı heybetli bir şekilde gün içerisinde sürekli değişen ışık ve bulut koşullarıyla en önemli fotoğraf konusu oldu. […]
Read More ›

VAR OLAN ATMOSFERİ KULLANMAK – MEVSİMLER

Fotoğraf pek çok fotoğraf gönüllüsü için keyifli bir hobi olduğundan genellikle ışığın renk ve aydınlatma yönünden güçlü olduğu sabah ve akşam saatlerini tercih ederler. Bununla birlikte havanın da iyi olduğu dönemlerde fotoğraf çalışmayı daha keyifli bulurlar. Oysa ki farklı hava durumlarında da etkili atmosferler oluşur ve verimli fotoğraf çalışmaları yapılabilir. Yağmur ve kar gibi hava durumlarında da fotoğraf çekimlerine devam etmek etkileyici sonuçlar sağlayabilir. Bu tarz hava durumlarında çekim çalışması yapabilmek için fotoğraf makinenizin su geçirmez olması ya da makineler için özel olarak yapılan yağmurluklardan kullanmak doğru bir önlem olacaktır. Nepal’in “güzellikler şehri” olarak kabul edilen Patan’da yakalandığımız yağmur sırasında sığındığımız kafenin penceresinden yağmurda yürüyen insanların fotoğraflarını çekmeye karar verdim. Şemsiyeler güçlü görsel ögeler olarak fotoğrafta atmosfer oluşturmayı kolaylaştırıyordu. Yürüyen insanların birbirleriyle çakışmadan kadrajda yer alabilmeleri için yüksek bir noktadan çekim yapmak gerekiyordu. Çekim açısını bulduktan sonra da çekim zamanlaması da önemliydi. Adımların atıldığı bir anı tercih etmenin yanı sıra insanların birbirinden çok uzak olmadığı ve üst üste binmedikleri bir anı tercih etmek gerekiyordu. Yoğun yağış sırasında ışığın da az olması açık diyafram ve yüksek ISO kullanımını da kaçınılmaz tercihler olarak oluşturdu.
Read More ›

PERSPEKTİF YIĞILMASIYLA RİTMİ GÜÇLENDİRMEK

Arka planın öne doğru yaklaşmasını sağlayan perspektif yığılması etkisi izleyicinin fotoğrafta oluşan görüntüye kolaylıkla dahil olmasını sağlayan bir görsel etkidir. Bu sayede izleyici ana konuya odaklanır, çevredeki ögeler de ana konunun öne çıkmasını destekleyebilir. Nepal’in UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Bhaktapur şehrinin Durbar (Saray) Meydanı’nda günün ilk ışıklarıyla fotoğraf peşinde olmak neredeyse her seferinde güçlü fotoğraf kareleri bulmamı sağladı. Komşu ülke Çin’den pek çok yeni evlenen çift Nepal’e gelerek bizde de oldukça popüler olan gelin-damat fotoğraflarını çektiriyorlar. Bir sabah karşılaştığımız çift ve fotoğrafçıdan izin alarak bu çalışmanın bir bölümünde benim de fotoğraf çekme şansım oldu. Sabah ışığının geliş yönüne göre eski sarayın revaklı avlusunda fotoğrafçıya poz veren gelini tele objektif ile fotoğraflayarak arka planda kalan sütunların ritmini güçlü bir şekilde fotoğrafa dahil etmeye karar verdim. Çevredeki diğer ögelerden kurtularak sadece ana konuyu ve arka planı kadrajda bırakan objektif tercihimle birlikte uygun bir noktaya geçerek bakış yüksekliği ve bakış açımı da yine bu ayıklama işlemi için uygun bir hale getirdim. Açık diyafram kullanarak arka planın giderek flulaşmasını ve ilginin sadece öndeki net olan bölgede kalmasını sağlamaya çalıştım. Çevrenin koyu tonlardan oluşması sebebiyle hatalı sonuç veren pozometreyi 1,0 stop eksi pozlama ile kontrol altına almış oldum.
Read More ›

İÇ MEKANDA YAPAY IŞIK KULLANIMI; KATHMANDU – MAYMUN TAPINAĞI

Farklı inançların ibadethanelerinde var olan atmosfer ve ritüeller etkili fotoğraf kareleri için imkanlar sağlar. Farklı ışık kaynaklarıyla ortaya çıkan renk fotoğraflara güçlü bir görsellik katarken huşu içinde dua eden insanlar da fotoğrafın dramatik yapısını oluşturur. Nepal’in başkenti Kathmandu’da bulunan Swayanbunanth (Maymun) Tapınağı’nında bulunan bir bölümde de yakılan yüzlerce mum benzer bir atmosfer sağlıyor. Sabahın erken saatlerinde başlayan dua, adak, ayin gibi ritüeller birçok fotoğraf çalışmasına imkan veriyor. İç mekanda ışığın az olması ISO’nun normalden daha yüksek değerlerde tercih edilmesini gerektiriyor. Bu nedenle bu fotoğrafta genelde kullandığım 100 ISO yerine 400 ISO kullandım. Aynı zamanda açık diyafram ile çalışma da bir başka dikkat edilmesi gereken tercih. Bu fotoğrafta kullandığım 2,8 diyafram değeri enstantaneyi olabilecek en yüksek değere taşırken aynı zamanda sınırlı bir alan derinliği oluşmasına da sebep oldu. Bu sayede ilgiyi ön planda dua eden kişide toplamak ve arka planda kalan yüzlerce mumun güçlü bir fon olmasını sağlamak mümkün oldu. Kullandığım tele objektif de arka planın öndeki kişiye yaklaşmasını sağlayarak izleyen gözün insan – mekan ilişkisini daha güçlü kurmasına da yardımcı oldu. Mum ışığının kırmızı renginin fotoğraftaki atmosferi desteklemesinin yolu White Balance (Beyaz Ayarı) tercihini de GÜN IŞIĞI olarak yapmaktan geçiyordu.
Read More ›

İNSAN VE PORTRE FOTOGRAFLARI: IŞIK VE ARKA PLAN KULLANIMI

Portre fotograflarında ifadeyi güçlü bir şekilde öne çıkarmak için arka planın karanlık kalması ve ışığın sadece çektiğimiz kişinin üzerinde olması anlatımı kolaylaştıran yöntemlerden biridir. Bununla birlikte böyle bir fotografın etkili olması fotograftaki kişinin ifadesine bağlıdır. Kadrajda başka bir konu olmayacağı için fotograf tüm gücünü o kişiden alacaktır. Bu nedenle bir çok fotografta olduğu gibi arka plan ve çevredeki ögeleri de fotografa dahil ederek daha etkili sonuçlar alabiliriz. İnsan ve portre fotograflarında genelde insan-mekan ve insan-başka insanlar gibi kadrajlar oluşturmak güçlü sonuçlar sağlayabilir. Bu fotografı Nepal’de Nagarkot kasabasından Changu Narayan Tapınağı’na yaptığımız bir yürüyüş sırasında çektim. Yol boyunca Nepal’de yaşayan farklı gruplardan biri olan Tamanların köyleri bulunuyor. Yürüyüş boyunca sık sık insanlarla selamlaşıyor, bazen bir tercüman yardımıyla bazen de çat pat İngilizceyle anlaşıyoruz. Çekim yapmak istedeğimiz zaman izin istiyor, fotografın daha etkili olacağına inandığımız kurgular oluşturabiliyoruz. Bir Taman köyünde kıyafeti, şapkası ve güçlü ifadesiyle genç arkadaşımızı görünce bir portre çekimi yapabileceğimizi düşünerek izin istedim, daha sonra da genç arkadaşı babasıyla birlikte fotograflamanın iyi olabileceğine karar verdim. Birkaç yan yana fotograf çektikten sonra fotografa derinlik duygusu katacak olan “öndeki ve arkadaki konu” yerleştirmesini yaptım. Arka arkaya duran 2 kişinin de net olması ilginin kime yöneleceğini belirgin bir şekilde öne çıkarmayacağı için net […]
Read More ›

İNSAN ve PORTRE FOTOGRAFLARI: İNSAN–MEKAN İLİŞKİSİ

İnsan ve portre fotograflarını sadece ifade, tavır, bakış, gülüş gösteren fotograflar olarak kabul edemeyiz. Eğer böyle kabul etseydik hem kullanacağımız objektifleri hem çalışacağımız ışık koşullarını hem de kadrajlarımızı oldukça sınırlamış olurduk. Genelde insan ve portre fotograflarını “içerisinde insan olan, ancak insanın başrolde olduğu”kadrajlar olarak sınıflandırmak daha doğru bir tanımlama olarak kabul ettiğimiz bir yaklaşımdır. Bu sayede kullanacağımız objektif skalası oldukça genişler, hemen her ışık koşulunda çekimler yaparız, ayrıca kadrajlarımızda birçok hikâyeyi de bir arada anlatma şansımız oluşur. İç mekânda yaptığımız ve çevredeki ögeleri de kadrajımıza dahil etmek istediğimiz fotograflarda yapılacak ilk doğru tercih geniş açılı objektif kullanmaktır. Bu sayede sadece fotografını çektiğimiz kişi değil onu destekleyen, onunla ilgili olan ve o kişiyi daha etkili anlatmamızı sağlayacak ögeler de kadraja sığacaktır. Mekân bilgisi izleyen gözün kadrajda daha uzun süre kalmasını ve konuyu algılamasını sağlayacaktır. Kadrajda yer alan çok sayıda ögenin ilgiyi dağıtmaması ve fotografın algılanmasını zorlaştırmaması için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir. Örnek fotograflarda bu noktalara uyulduğuna dikkatinizi çekmek isterim. İlk olarak elbette ışık başrolde olmasını beklediğimiz kişi üzerinde olmalıdır. Karmaşık bir mekân içerisinde karanlık bir alanda kalan kişiyi başrole çıkarmak, ilgi merkezi haline getirmek zor olacaktır. İkinci dikkat edeceğimiz nokta fotografını çektiğimiz kişinin kadrajdaki yeridir. Altın Kesim noktaları ya da […]
Read More ›

FOTOGRAFI VAR EDEN – YARATICI FON

Kimi fotograflarda fon, görsel olarak ikinci derecede görünüyor ancak anlam olarak vazgeçilmez bir öge olarak kullanılıyor olabilir. Böyle bir durumda fon, fotografı var eden en önemli öge olacaktır. Öyle ki o fon olmazsa o fotografın da olmayacağını düşünürüz. Arka plan fotografın varoluş sebebidir. Bu konudaki en güçlü örnek sanırım Ara GÜLER’in “Allah ve Kadın” fotografıdır. O fotografta ana konu Edirne Eski Cami son cemaat mahallinde oturan kadınlardır, ancak duvarda yer alan büyük Arapça harflerle yazılı Allah yazısı fotografın tüm gücünü oluşturmaktadır. Duvarın boş olması ya da farklı bir büyüklükte, başka bir yazının yazması fotografın daha az etkilieyici olmasına sebep olabilirdi. Nepal’in başkenti Kathmandu’da dünyanın en büyük Budist stupası olan Boudhananth’tayız… Özellikle öğleden sonra stupanın bazı bölümleri güçlü bir ışık almaktadır. Stupanın yanına çıkmayı sağlayan setlerin bazı bölümleri ise çevredeki binaların gölgesi altında kalır. Direkt gelen güneş ışığından kaçmaya çalışan pek çok ziyaretçi de bu gölge alanlara sığınır. Aydınlık ve gölge olan alanlardan ışık ölçümü yaptığımda iki bölge arasında 4 stoptan daha fazla ışık farkı olduğunu gördüm. Böyle bir durumda entantane – diyafram değerlerini aydınlık alana göre belirleyip kullanırsam gölgede kalan konuların silüet olacağını fark ettim. Dolayısıyla arka planda bulunan Buda’nın gözleriyle kontrast oluşturabilecek bir konu aramaya başladım. Yaklaşık 2500 yıllık […]
Read More ›

FON KULLANIMI: DÜZ VE TEMİZ FON

Bir fotografı güçlü kılan öge ana konu olduğu kadar, arka planın, fonun ana konu ile ilişkisidir. Konuyu öne çıkaran, destekleyen, ilgiyi dağıtmayan, ana konuyu olduğundan daha güçlü gösteren bir fon kullanımı fotografı çok daha etkili bir şekilde oluşturmanızı sağlayabilir. Yaptığımız çekimlerde arka planı 3 farklı şekilde kullanabiliyoruz. Bunlardan birincisi sade ve temiz fondur. Karışık ve karmaşık arka planlar konunun algılanmasını geciktirir ya da engeller. Bu nedenle fonun temiz olması algıya çok yardımcı olur. Arka planın temiz, boş olması ana konuyu soyutlar ve direkt olarak izleyen gözle buluşturur. Arka planın karanlık bir zeminden oluşması izleyen gözün sadece aydınlık olan alana, ilgi merkezine bakmasını sağlayacağı için temiz bir kompozisyon oluşturmaya yardımcı olur. Kapı ve pencere önleri özellikle dışarıdan içeri doğru çekim yaptığımızda temiz bir fon oluşturma konusunda uygun koşullar sağlar. Fotografını çektiğimiz kişinin aydınlık olan dış bölümde bulunması sebebiyle ışık ölçümünü modelimiz üzerinden yaparız. Böylece daha az ışığa sahip olan arka plan karanlık olarak kalır. Buna ek olarak pek çok fotografta olduğu gibi tonların daha doygun oluşması için pozlamaya 0,7 ya da 1,0 stop eksi (-) yönde müdahale de bu alanın daha da koyu olması sağlamaktadır. Nepal’in başkenti Kathmandu’ya yakın bir yerleşim olan Dhulikel kasabasına neredeyse her gittiğimde karşılaştığım bu teyzenin birçok […]
Read More ›

DÜŞÜK ENSTANTANE İLE FLAŞ KULLANIMI

Bir çok fotograf çalışmasında ana ışık kaynağı olarak flaş kullanmayı tercih etmeyiz. Bunun ilk sebebi flaşın sınırlı bir aydınlatma kaynağı olmasıdır. Flaşlar ilk metrede tam güç ile çalışır, uzaklaşan her bir metrede güçleri yarıya düşer. Bu ön planda sert ve güçlü bir aydınlatmaya yol açarken arka planda koyu gölgeler oluşturan bir aydınlatma şeklidir. İkinci sebep flaşların ışığı belli bir yönde verebilirler, genelde makinenin üstünde kullanılan built-in (dahili) ve harici flaşlar direkt bir aydınlatma yönü sağlarlar ki bu da ışığın estetik kullanımı için uygun değildir. Üçüncü ama en önemli sebep ise flaş ile çekim yaparken fotograf makinesi ve flaşın aynı anda çalışmasını sağlayan enstantane değerini yani senkronizasyon hızını kullanma mecburiyetidir. Fotograf makineniz üzerinde bulunan dahili flaşı açtığınızda ya da harici bir flaşı fotograf makinenize bağladığınızda enstantane değerinin belli bir değerin üstüne çıkmadığını göreceksiniz. Makinenizin marka ve modeline göre bu değer değişkendir. Ancak bu deklanşöre bastığınızda açılan perdenin çakan flaş ışığını yakalayıp kadrajınızın tamamının aydınlanmasını sağlayacak değerdir. Bu değerin üzerinde enstantane değeri kullanamazsınız. Ancak özellikle iç mekanlarda ve ışığın az olduğu durumlarda flaş kullanırken senkronizasyon hızından daha düşük bir değerle çekim yapmak oldukça ilginç sonuçlar sağlayabilir. Bu çalışma için ortam ışığını ölçersiniz. Işığın az olması sebebiyle enstantane düşük bir değer olacaktır. Eğer […]
Read More ›

DÜŞÜK ENSTANTANE İLE HAREKET

Hareketli konuların düşük enstantane değerleriyle fotograflanması hız ve hareket duygusunu fotografımıza daha çok katmaya yardımcı olacağı için sıklıkla kullandığımız bir tekniktir. Ancak bu tekniği uygularken dikkat edilmesi gereken en önemli kriter kadrajınız içerisinde en az bir noktanın mutlaka net olmasıdır. Bu net olan bölüm sayesinde izleyici fotograftaki hareketli görüntünün isteyerek, bilerek yapıldığını anlacayacaktır. Tamamı flu olan bir görüntü izleyicide “ışığın az olduğu ve ortaya çıkan düşük enstantane değeriyle fotografçının baş edemediği” duygusunu verecektir. Bu bilgiden hareketle düşük enstantane kullandığımız fotograflarda kadrajımızdaki en az bir konunun net olmasına gayret ederiz. Tripod, monopod gibi bir yardımcı ekipman kullandığımızda bunu yapmak oldukça kolaydır. Yardımcı ekipman üzerine sabitlenen makinemiz hiç kıpırdamayacağı için sabit duran her şeyin net olması sağlanacaktır. Ancak özellikle sokakta, gezip dolaşırken fotograf çeken pek çok fotograf gönüllüsü için tripod taşımak zordur. Bu nedenle de genelde bir çok fotgrafçı düşük enstantane değerleri kullanmaktan kaçınır. Dijital fotograf makinelerinin yaygınlaşmasıyla neredeyse her an fotograf çeker hale geldik. Bu nedenle farklı ışık koşullarında ve ortamlarda makinemizi kullanıyoruz. Az ışıklı yerlerde ya da düşük enstantane kullanmak istediğimizde makine ya da objektiflerimizde bulunan “sarsıntı engelleyici” özellik sayesinde bu çalışmayı gerçekleştirebiliyoruz. Makine ya da objektiflerde bulunan bu sistem normalde elde çekim yapamayacağımız enstantane değerleri kullanmamıza yardımcı oluyor. Bizim […]
Read More ›