Gece, ışık bakımından en zayıf ortamdır. Bu nedenle fotograf çekimi zor, ancak sonuç fotograflar etkileyicidir. Örneğin sokak lambaları, vitrin ışıkları ya da ay ışığının yarattığı manzaralar ilginç olanaklar sunar. Bazı durumlarda flaş kullanmak da fotografa ilginç etkiler katabilir. Güneş battıktan sonraki kısa bir süre gece fotografçılığı için en uygun zamandır. Bu zamanı geçirirseniz gökyüzü gereğinden fazla kararıp can sıkıcı bir fon oluşturabilir. Ayrıca tam kararan gökyüzüyle konu çok kontrast olur. Işıklı yerler patlar, ışıksız yerler ise simsiyah olur. Bunun için güneşin hemen batımından sonraki “mavi karanlık” denilen dönem iyi değerlendirmelidir. Mavi karanlık güneş battıktan yaklaşık 5 dakika sonra başlayan ve mevsime göre süresi değişen bir dönemdir. Kış mevsiminde birkaç dakika süren mavi karanlık dönem, yazın 30 – 40 dakikaya kadar uzayabilir. Çekim süresinin kısa olması sebebiyle çekim yapılacak noktaya gün batımından önce ulaşarak hazırlıkları tamamlamayı gerektirir. Gece aydınlatılmış şehir ve bina fotograflarını çekerken mutlaka bir tripod ile çalışılmalıdır. Bu sayede uzun pozlama sürelerini sıkıntısız bir şekilde deneyebilir, aynı zamanda kadrajı oluştururken de rahat hareket edebiliriz. Gece fotografları 8 diyafram sabit kullanılarak çekilir ve sadece enstantane değeriyle bracketing (gruplama – tarama) yapılır. Kullanılacak olan 8 diyafram her yerin net çıkmasını sağlayacak net alan derinliğini sağlayacaktır. ISO değeri, tripodla çalışılacağı ve enstantane […]
Read More ›
Düzenlediğimiz fotograf atölyesi çalışmalarının bazılarında katılımcı arkadaşlar yaptıkları fotograf çalışmalarını siyah beyaz olarak sunarlar. Böyle bir sunum karşısında ilk sorum neden siyah beyaz tercihi kullanıldığı hakkındadır. Genelde de aldığım cevap hiç değişmez: “Çünkü bence böyle daha güzel!” Şunu üzülerek söylemeliyim ki bu maalesef bir yeterli cevap değildir. Çünkü “öyle daha güzel” olduğundan bir şüphem yoktur, neden öyle daha güzel olduğunun da açıklanmasını beklerim. Bir görüntüyü siyah beyaz olarak kullanmanın birkaç sebebi olabilir. Bunlardan birincisi konunun dramatik yapısının siyah beyaz olarak sunulmasının anlamı daha güçlü hale getirmesidir. Birçok portre fotografında siyah beyaz tercihinin ana sebebi de budur. Siyah beyaz fotograf çekmenin bir başka sebebi de çevredeki farklı renklerin ilgiyi ana konudan uzaklaştırmasıdır. Tüm renkleri siyah beyaza çevirdiğimizde gri tonlarına dönüşürler. Böylece ilgi ana konuda daha kolay toplanabilir. Pek çok sokak fotografçılığıyla uğraşan fotograf gönüllüsünün siyah beyaz çalışmasının temel nedeni de budur. Üçüncü sebep ışığın rengi vurgulamasının mümkün olmadığı homojen koşullarda gri tonları kullanarak kontrast yardımıyla ana konuyu vurgulamaktır. Kapalı havalarda ve iç mekanlarda siyah beyaz kullanımı da bu sebepledir. Bir görüntüyü siyah beyaz olarak fotograflamanın 3 yolu vardır. Bunlardan birincisi analog dönemde olduğu gibi siyah beyaz film kullanarak, karanlık odada film banyo – kart baskı yöntemidir ve en etkili sonucu alabildiğimiz […]
Read More ›
Özellikle doğa fotografçılığıyla ilgilenen fotograf gönüllülerinin temelde hedefi çektikleri fotograflarda atmosferin normalde görünenden daha güçlü olmasıdır. Bu amaçla zaman zaman yardımcı ekipmandan da yararlanırlar. Doğa fotografçılığında sıklıkla kullanılan yardımcı ekipman polarize filtredir. Polarize filtreler 2 temel işleve sahiptir: kontrastı arttırarak renkleri daha doygun hale getirmek ve yansımaları yok etmek. Polarize filtre iki bölümden oluşan bir filtredir. Birinci bölüm objektif üzerine sabitlenmeyi sağlar. İkinci bölüm ise çevrilerek görsel etki vizörden ve LCD ekrandan izlenebilir. Filtreyi çevirdikçe kontrastın artığını, renklerin doygunlaştığını, doğa fotografı çekyirosanız gökyüzünün koyulaşıp bulutların belirgin bir şekilde ortaya çıktığını izleyebilirsiniz. Hangi koşul sizin için uygunsa çekimini o şekilde yapabilirsiniz. Bu özelliğinden dolayı doğa fotograflarının büyük bir çoğunluğunda polarize filtre kullanılır. Polarize filtrenin doğru çalışabilmesi, kontrastı arttırması ve gökyüzünü koyulaştırması için fotografını çektiğiniz konu ile güneş arasında en az 90 derece açı olması gerekir. Bu, güneş yukarıda ya da sizin arkanızda olursa polarize filtre doğru çalışır anlamıan gelir. Filtrenin doğru çalışması demek gökyüzü koyuluğunun ufuk hattından başlayarak yukarı doğru artmasıdır. Güneş karşınızdaysa polarize filtre doğru çalışmaz. Gökyüzü ya koyulaşmaz ya da güneşin bulunduğu yerden diğer yöne doğru koyulaşır. Işığın yönüne bağlı olan bu özellik dışında polarize filtreyi sürekli olarak kullanamama sebebi teknik bir durumdur. Polarize filtre koyu renkli bir filtredir. […]
Read More ›
Birçok fotograf gönüllüsü için yansıma fotografları hem çekmesi hem de izlemesi anlamında ilk sıralarda gelir. Çoğul görüntünün tekil görüntüden her zaman daha etkileyici olmasının yanı sıra aynı görüntünün fotograf içerisinde tekrar oluşması ilginç görselliklerden biridir. Hatta çoğu zaman sosyal medya gibi mecralarda çekilen yansıma fotograflarının, neden olduğunu açıkcası anlamadığım bir sebepten dolayı, tekrar baş aşağı çevrilerek kullanıldığını da görüyoruz. Göl, deniz gibi su birikintisi üzerinde oluşan yansımları fotograflamak için durgun bir havaya ihtiyaç duyduğumuz kesin. Aksi takdirde hareketli olan su birikintisi net bir yansıma elde etmemizi engeller. Bunun önüne geçmek için ND (yoğunluk) filtresi kullanarak uzun pozlama süreleri elde etmek ve yansımayı görmek mümkün olabilir. Ancak yansıma çekimlerinin durgun bir suda çekilmesi elbet çok daha kolaydır. Genelge klasik bir kompozisyon kriteri olarak fotografınızda bulunan ufuk hattının Altın Kesim diye de tanımlanan 1/3 oranından geçmesi önerilir. Eğer gökyüzünde anlattığınız konu daha çoksa ufuk hattının aşağıdaki 1/3 çizgisinden, yeryüzünde anlattığınız konu çoksa yukarıdaki 1/3 çizgisinden geçmesini çok kullanılan bir yaklaşımdır. Ancak fotografınız bir yansıma fotografıysa, ana konuyu ve yansıması kesmeden kadrajınıza alıyorsanız ufuk hattını tam ortaya koyabilirsiniz. Bu fotograflarınızda bir sakinlik, dinginlik duygusu oluşturmanıza yardımcı olur. Birçok sokakta ve meydanda ya yağmur sonrasında ya da çevredekilerin o bölgeyi yıkamasından kaynaklı küçük su […]
Read More ›
İşaretler ve sembollerin belirli işaret sistemleri içerisinde nasıl alt anlamları işaret ettiklerine dair çalışmalar yapan, anlamın nasıl inşa edildiği ve nasıl idrak edildiği inceleyen alana göstergebilim denir. Bu alanda etkileyici çalışmalar yapan Fransız felsefeci, düşünce adamı, yazar ve edebiyat kritikçisi olan Roland Barthes’in Camera Lucida isimli eserinde fotograf üzerine iki önemli kavram ortaya koyar: studium ve punctum. Studium fotograf içerisinde yer alan simge ve semboller arasında anlamlı ilişkiler kurup, önceki bilgilere de dayanarak, bu simgelerden ortak anlamlara ulaşmayı sağlar. Fotografçının aktarmak istediği duygu ve düşüneceye izleyicilerin de ulaşmasını sağlayan şeydir. Punctum ise Barthes’in belirttiği gibi fotografın içinden çıkıp sizi delip geçen anlamdır ve kişiseldir. Aynı fotografa bakan kişilerin farklı duygular hissetmesini sağlayabilen bir şeydir. Fotografta atmosfer ise izleyicinin fotografla iletişim ve ilişki kurmasını sağlayan bir ögedir. Atmosferi güçlü bir fotografta studium, yani ortak anlam oluşturmaya yardımcı ögeler, etkili bir şekilde yer alır. Atmosferin güçlü bir şekilde oluşturulması için farklı yöntemler vardır. Bunlardan ilki var olan atmosferi kullanmaktır. Işık, grafik, renk gibi ögeler fotografçı tarafından doğru tercihler de yapılarak etkileyici atmosferler sağlayabilir. Örnek fotograf Hindistan Holi Festivali’nde çektiğim karelerden biri. Baharın gelişinin kutlandığı ve Renkler Festivali de denilen Holi özellikle insanların boyaları, renkleri birbirlerine ve havaya atmasıyla güçlü bir atmosfere sahiptir. […]
Read More ›
Fotografta etkileyici sonuçlar almak için elbette teknik olarak sıkıntı yaşamamız gerekir. Bu nedenle makinemizi, objektifimizi, diğer yardımcı ekipmanı, ışığı, rengi ve diğer teknik başlıkları iyi bilmek ve hızlı uygulamak durumundayız. Bu konu sıklıkla fotograf çekerek, çok pratik yaparak gelişecek bir noktadır. Ancak bu teknik bilginin yanı sıra her fotograf gönüllüsünün geliştirmesi gereken en önemli nokta görsel birikimdir. Başka fotografçıalr tarafından üretilen fotografları, iyi ya da kötü olarak ayırt etmeden, izlemek çok önemlidir. Fotograf kaçınılmaz olarak fotograftan öğrenilir. İzlediğimiz fotograflarda hangi teknik tercihler yapılmış, nasıl bir kompozisyon kurulmuş, anlatılan içerik nasıl vurgulanmış gibi sorularla izleyeceğimiz fotograflar bize çok şey öğretir. Bu sayede herhangi bir konuyla karşılaştığımızda aklımıza başka fotografçılar tarafından çekilmiş yüzlerce fotograf gelir. Biz de karşımızdaki konuyu etkili anlatacak yolu, yöntemi daha kolay buluruz. Bu mantıktan hareketle zaman zaman uygulamaya çalıştığım eğlenceli bir fotograf antrenmanım var. Özellikle İstanbul ve Türkiye’nin farklı yerlerinde fotograf tarihimizde yer eden usta fotografçılar çekilmiş, ikon hale gelmiş fotograflar var. Ara GÜLER’in dünyaca ünlü Allah ve Kadın fotografı, İzzet KERİBAR’ın pırıl pırıl mimari çalışmaları, Gültekin ÇİZGEN’in Karpuz Yiyen Çocuklar fotografı ya da Nevzat ÇAKIR’ın Ayasofya’da Deisis Mozaiklerini İzleyen Çarşaflı Kadın fotografı gibi… Eğlenceli antrenmanım aynı mekanlara gidip bu ustaların çektiği fotografların bugünkü versiyonlarını aramak… Edirne Eski […]
Read More ›
Kimi fotograflarda fon, görsel olarak ikinci derecede görünüyor ancak anlam olarak vazgeçilmez bir öge olarak kullanılıyor olabilir. Böyle bir durumda fon, fotografı var eden en önemli öge olacaktır. Öyle ki o fon olmazsa o fotografın da olmayacağını düşünürüz. Arka plan fotografın varoluş sebebidir. Bu konudaki en güçlü örnek sanırım Ara GÜLER’in “Allah ve Kadın” fotografıdır. O fotografta ana konu Edirne Eski Cami son cemaat mahallinde oturan kadınlardır, ancak duvarda yer alan büyük Arapça harflerle yazılı Allah yazısı fotografın tüm gücünü oluşturmaktadır. Duvarın boş olması ya da farklı bir büyüklükte, başka bir yazının yazması fotografın daha az etkilieyici olmasına sebep olabilirdi. Nepal’in başkenti Kathmandu’da dünyanın en büyük Budist stupası olan Boudhananth’tayız… Özellikle öğleden sonra stupanın bazı bölümleri güçlü bir ışık almaktadır. Stupanın yanına çıkmayı sağlayan setlerin bazı bölümleri ise çevredeki binaların gölgesi altında kalır. Direkt gelen güneş ışığından kaçmaya çalışan pek çok ziyaretçi de bu gölge alanlara sığınır. Aydınlık ve gölge olan alanlardan ışık ölçümü yaptığımda iki bölge arasında 4 stoptan daha fazla ışık farkı olduğunu gördüm. Böyle bir durumda entantane – diyafram değerlerini aydınlık alana göre belirleyip kullanırsam gölgede kalan konuların silüet olacağını fark ettim. Dolayısıyla arka planda bulunan Buda’nın gözleriyle kontrast oluşturabilecek bir konu aramaya başladım. Yaklaşık 2500 yıllık […]
Read More ›
Çektiğimiz tüm fotograflarda bir ana konu olması, izleyen göze bir başrol sunulması önemlidir. Bu sayede izleyici fotograf nereden başlayacağını ya da nerede bitireceğini, anlatılan, gösterilen konunun neyle ya da kiminle ilgili olduğunu kolaylıkla anlayacak ve fotografçının aktarmak istediği anlama daha kolay ulaşacaktır. Ana konuyla birlikte konuyu açıklamaya ve dolayısıyla anlamaya yardımcı olacak diğer detaylar ise destekleyici ögelerdir. Bu ögeler bize mekan bilgisi verebilir, konunun ne olduğunu açıklayabilir ya da ana konunun neyle ilgili olduğunu aydınlatabilir. Bu nedenle de ana konuyla birlikte yardımcı ögelerin de kadrajdaki yerleri, renkleri, büyüklükleri ve netlikleri önemlidir. İstanbul’da Galata Köprüsü üstündeyiz… Yaz mevsiminin ilk günlerinde İstanbul’u ziyaret eden bir turist akşamın ilk dakikalarında İstanbul’un keyfini çıkarıyor. Günışığının sona erdiği ve yapay ışık kaynaklarının devreye girdiği bu anlarda az ışık koşulundan dolayı en açık diyafram kullanmak yapılacak en doğru tercihti. Olympus 40 – 150 mm objektifin en açık diyaframı olan 2,8’i seçmeme rağmen enstantane değeri 1 / 2 saniyede kaldı. ISO değerini yükselterek oluşması muhtemel kumlanmadan kaçınmak için bu değeri 100’de bıraktım. Olympus fotograf makinelerinde bulunan 5 Eksenli Sarsıntı Engelleyici özelliği bu kadar düşük bir enstantane değerinde dahi fotografı net olarak çekmeye yardımcı oldu. Tele objektif kullanımı ve açık diyafram tercihi arka planı netsizleştirdi. Ancak bu kez […]
Read More ›
Çektiğimiz bir fotografta arka planın karmaşık olması izleyen gözün fotograf içerisinde hangi bölümün ana konu, hangi alanın anlama destek olduğu ayrımını yapmasını engeller. Aynı zamanda ilgiyi dağıtacak pek çok ögeyi de kadrajda tutmak ana konuyu ön plana, başrole çıkarmayı da zorlaştırır. Bu nedenle temiz bir fon kullanmak rahat bir anlatım dili oluşturmayı da kolaylaştıran bir yaklaşımdır. Karanlık bir arka plan kullanmak ilgiyi kolaylıkla ana konuda toplayacağı için doğru bir tercihtir, ancak her zaman böyle bir ışık koşulu bulmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle bir çok fotograf konusunda net alan derinliğini sınırlamak, arkaplanı tamamen flulaştırarak ilgiyi öndeki ana konuda toplamak da etkili bir yöntemdir. Bu amaçla net alan derinliğini etkileyen 3 faktörü de aynı yönde kullanmak gerekir. Tele objektif kullanmak, açık diyafram değeriyle çekim yapmak ve konuya çok yaklaşarak netliği de öndeki konuda tutmak mümkün olan en sınırlı alan derinliğini sağlayacaktır. Bu sayede izleyen göz fotograf içerisinde sadece net olan bölgeye dikkat edecektir. Hindistan Varanasi şehrinde, kutsal Ganj nehri kıyısında oturan yarı din adamı yarı dilenci diyebileceğimiz bir sadu, renkli giysileriyle, sarığı ve boynundaki tesbihleriyle oldukça dikkat çekici bir kişi… Yine arka planda yer alan nehir kıyısı ve şehrin binaları, kalabalık insan grubuyla birlikte ilgiyi kolaylıkla çalabilecek ögeler olarak dikkat çekiyordu. 200 […]
Read More ›
Bir fotografı güçlü kılan öge ana konu olduğu kadar, arka planın, fonun ana konu ile ilişkisidir. Konuyu öne çıkaran, destekleyen, ilgiyi dağıtmayan, ana konuyu olduğundan daha güçlü gösteren bir fon kullanımı fotografı çok daha etkili bir şekilde oluşturmanızı sağlayabilir. Yaptığımız çekimlerde arka planı 3 farklı şekilde kullanabiliyoruz. Bunlardan birincisi sade ve temiz fondur. Karışık ve karmaşık arka planlar konunun algılanmasını geciktirir ya da engeller. Bu nedenle fonun temiz olması algıya çok yardımcı olur. Arka planın temiz, boş olması ana konuyu soyutlar ve direkt olarak izleyen gözle buluşturur. Arka planın karanlık bir zeminden oluşması izleyen gözün sadece aydınlık olan alana, ilgi merkezine bakmasını sağlayacağı için temiz bir kompozisyon oluşturmaya yardımcı olur. Kapı ve pencere önleri özellikle dışarıdan içeri doğru çekim yaptığımızda temiz bir fon oluşturma konusunda uygun koşullar sağlar. Fotografını çektiğimiz kişinin aydınlık olan dış bölümde bulunması sebebiyle ışık ölçümünü modelimiz üzerinden yaparız. Böylece daha az ışığa sahip olan arka plan karanlık olarak kalır. Buna ek olarak pek çok fotografta olduğu gibi tonların daha doygun oluşması için pozlamaya 0,7 ya da 1,0 stop eksi (-) yönde müdahale de bu alanın daha da koyu olması sağlamaktadır. Nepal’in başkenti Kathmandu’ya yakın bir yerleşim olan Dhulikel kasabasına neredeyse her gittiğimde karşılaştığım bu teyzenin birçok […]
Read More ›